-23-

212 113 4
                                    

Ne?

Aklımda tek bir soru vardı: Ben en çok neyi istiyordum?

"Merak etme, Hanna. Bekaretini almayacağım."

Ona ölümcül bakışlar attım.

"Böyle çok tatlı oluyorsun."

"Ne?"

"Anlamamazlığa vurma. Ne demek istediğimi gayet iyi anladın," dedi ve göz kıparak yatağıma oturdu.

Ona dik dik bakmaya başladım.Eliyle gel işareti yaptı.

"Senin amacın ne Evan?"

"Ne amacı?"

"İki hafta yanımda yoksun ve bir anda gelip beni azarlıyorsun ve daha sonra da karmaşık konuşup istediğini yapıyorsun."

Dikkatle bana bakıyordu. "Söyleyeceklerin bitti mi?"

Ağzım açık ona baktım.

"Kapa ağzını ve gel yanıma," dedi. Sinirle yanına gittim. "Otur," dedi ve yanını işaret etti. Oturdum. Aslında bağırıp çağırmak istiyordum ama yapamadım. Ona bunu yapamadım. Çünkü çok özlemiştim onu.

"Ben de özledim."

"Ne?"

"Düşünce okuma yeteneğim," dedi ve kasıldı. Ukala!

Bana doğru eğildi. Beni öpeceğini sandım ve gözlerimi kapattım. Ama o beni öpmedi. Gözlerimi açtığımda bana sırıtıyordu.

"Yap şunu," dedim. Bu sefer kahkaha atmaya başladı. "Komik olan ne?" diye sordum.

"Sensin."

"Evan!" sesim uyarı dolu çıkmıştı.

Bana doğru tekrar eğildi ve dudaklarımı dudaklarına bastırdı. İlk önce hafif bir tempoyla öpüştük. Dilini ağzının içine soktuğunda inledim. Bu duygu tarifsizdi.

"Daha fazlası," dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Zaten bir homurtu gibi çıkmıştı sesi.

Ellerimi öpüşümüzü derinleştirmek için saçlarının arasına geçirdim.

Harika öpüşüyordu. Dudaklarımı su gibi içiyordu sanki. Süperdi. Ona hayran olmamak imkânsızdı.

Dudaklarımızı istemeyerek de olsa ayırmak zorunda kaldık.

Çünkü nefes almamız gerekiyordu.

Nefes...

"Bu çok iyiydi," dedim.

"Daha fazlası olabilirdi," dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ne demek istiyorsun?"

Aslında ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım ama biraz aptal numarasından kimseye zarar gelmez diye düşünmüştüm.

Güldü.

"Bunları boş ver. En çok istediğin şeyi yapalım artık," dedi.

Sahi ben en çok ne yapmayı istiyordum ki?

"Hatırlayamadın mı?" diye sordu.

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Benimle birlikte uyumak," dedi.

Tabii ya. İçten içe iki hafta önce onunla uyumak istiyordum. Nasıl unuturum ben bunu?

Ama bir saniye.

Bunu o nereden biliyor?

Onun yanında kendimi kontrol ediyordum.

Bu bir şaka olmalıydı.

Lütfen!

"Şaka değil maalesef. O kadar da iyi değilsin. Her düşüncen aklımdan su gibi akıp geçiyor. O yüzden hiç kendini kasma."

Salak, Hanna. Salak!

"Kendine hakaret etme ama," dedi ve dudaklarını büzdü.

"Kes şunu Evan. Hem neyse ne. Artık istemiyorum."

"Sen bilirsin," dedi ve yataktan kalktı. Cama doğru yürümeye başladı.

Arkasından "Nereye?" diye bağırdım.

Kafasını çevirip bana baktı. "Sen inkâr ettikçe ben de seni ikna etmeye çalışmayacağım. Büyük bir kızsın. Ne istediğini iyi bilmesin."

"Evan," dedim.

Ne istediğimi biliyor muydum? Evet.

"Gitme," dedim.

Yüzünde alaycı bir gülümseme oldu.

"Hakkını her an kaybedebilirsin," dedim. Ellerini havaya teslim olurcasına kaldırdı.

"Tamam," dedi ve yanıma geldi. Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu ve ceketini çıkartıp yatağın üzerine oturdu. Pantolonunu da çıkarmaya başlayınca gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Görmüyor musun?"

Gözlerimi devirdim. "Görüyorum ama olmaz. Nasıl yatacaksın? Baksırla mı?"

"Ne ile yatayım?"

"Pantolon."

Histerik bir kahkaha attı. "Hanna sinirimi bozma," dedi ve pantolonunu çıkarttı.

"Ben rahatsız olurum ama," diye mızmızlandım.

"Aksine zevk alacaksın."

"Ne dedin sen?"

"Yok bir şey," dedi ve üzerindeki tişörtü çıkarttı.

Gözlerimi vücudundan alamadım. Cidden dediği gibi hoşuma gitmişti.

"Gel artık yanıma," dedi ve yatağa uzandı. Yanına ben de yattım.

"Uyu," dedi. Başımı kaldırıp ona baktım.

"Sen söylemeseydin uyumayacaktım sanki," dedim. Ukala şey. Kendini ne sanıyordu böyle? Kitapta ya da filmde falan mı?

"Hanna çok konuştun. Yeter," dedi ve beni ensemden tutup dudaklarına yaklaştırdı. Kısa bir öpücük kondurup gözlerime baktı.

Gözlerimde ne gördüğünü bilemiyordum ama çok açık hayranlık vardı.

Bir an şaşırdım. Kime hayrandı? Bana mı?

Yok artık daha neler.

Gözlerini gözlerimden ayırmadan "Sadakat işini düşüne bilirim," dedi.

Doğru mu duydum.

Sadakat.

(Selam canlarım. Uzun uzun yazdım ama telefondan. Küçük bir sorundan dolayı bölümleri telefondan yayımlayacağım. Bu bölüm daha çok Hanna ve Evan içindi. Beğenenler lütfen yorum yapmayı unutmasın.)

Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin