-25-

201 97 8
                                    

Okula gittiğimde yanıma Melissa geldi.

"Günaydın," dedim. Hemen koluma girdi.

"Günaydın."

"Nasılsın?"

"İyi değilim," dedi. Hemen kolundan çıktım ve karşısına geçtim.

"Neyin var?"

"Sonra anlatırım, Hanna."

"Şimdi anlatacaksın."

Nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi.

"Kimseye anlatma. Aramızda," dediğinde "Sen çocuk musun?" diye sordum. Sesimdeki alay bariz ortadaydı.

Gözlerini devirdi. "Sonra anlatmakta kararlıyım."

"Haydi ama, anlat şunu," diye ısrar ettim. Bana sanki küfür etmişim gibi baktı.

"Hanna ciddiyim bunu kimseye gidip anlatma daha doğrusu aklından bile geçirme."

"Tamam." Ne için tamam? Aklımdan geçireceğimi biliyordum ama bunu ona söyleyemezdim. Bana güvenmesini istiyordum. Okuldaki tek kız arkadaşım oydu. Ben ona, o da bana güvenmek zorundaydı. Eğer Melissa içinse aklımdan geçirmemeye dikkat edebilirdim.

"Ben John'dan hoşlanıyorum."

Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum. Ne dedi o? John'dan mı hoşlanıyordu? Aman tanrım!  John gibi birinden nasıl hoşlanırdı? O piçin tekiydi. Yüzde yüz emindim Melissa'yı üzecekti.

Yutkundum. "Ne zamandan beri?"

"İki günden beri, sanırım."

Duygularından emin bile değildi. Ah Melissa, ah.

"Bak, John iyi biri ama sevmek için iyi biri mi bilmiyorum," dedim ve ağzımdan istemsizce bir 'huh' sesi çıktı.

"Sevmek için mi?"

Haydi toparla konuyu Hanna.

"Yanlış anlama, yani ben onu sevdiğimden değil. Yanlış anlama." Off! Olmadı olmadı. Salak Hanna!

"Tamam. Kendine hakaret etme," dedi ve gülmeye başladı.

Ben de onunla birlikte gülmeye başladım.

"Peki, şimdi ne olacak?"

"Bilmiyorum," dedi. Eliyle ensesini kaşıdı.

"Ona açılacak mısın?" diye sordum.

"Hayır."

Haklı. Ne diyecekti? John ben senden hoşlanıyorum, mu? Ya da, ben senden çok hoşlandım. Acaba sevgili olabilir miyiz? Hepsi birer saçmalıktı. Ondan hoşlandığını söyleyemezdi tabii ki. Benimki de soru olsa.

"Neyse, haydi derse gidelim," diye teklifte bulundum. Kafasını salladı.

***

Okuldan sonra eve giderken yanımda kendi gölgemden başka bir gölge daha vardı. Lütfen iblis olmasın. Lütfen.

İçimde acayip bir korku vardı. Korkuyordum.

Korku...

Bir anda yanımda Evan belirdi. Boğazım yırtılıncaya kadar bağırdım resmen.

"Korkma!"

"Evan sen manyak mısın?" diye bağırmaya başladım. Ödümü koparmıştı. Pislik!

"Korkak olan sensin."

"Ben mi? Böyle yanıma gelmeseydin korkmazdım."

"Her türlü korkuyorsun."

Kollarımı çaprazladım. "Çok bilmiş."

"Kazandım mı?"

"Hayır."

Güldü. Gülünce ayrı  bir tatlı oluyordu.

"Ne işin var burada?"

"Seni görmek istedim."

Ne? Yok artık. Evan beni görmek istedi. Acaba dünyanın sonu mu geliyordu?

"Neden? Ne oldu?"

"Seni özledim."

"Evan bu sen olamazsın," dedim. Bana kaşlarını çatarak baktı.

"Romantik anımızı bozmak zorunda mısın?"

Düşüp bayılacaktım galiba. Ne romantiği? Evan ve benim aramda hiçbir şey yoktu. Flört dışında. Ve bir de öpüşmek. Evan'ın beni istemesi de ayrı bir meseleydi tabii. Ama o bana asla sadık biri olmayacağını söyledi. Asla bir ilişki yaşayamayacağımızı biliyordum. O bir iz sürücü ve ben de güçleri olamayan bir büyücü. İkimiz de ayrı ırktandık. Hiçbir şekilde aramızda bir ilişki olmazdı.  Öyle değil mi?

"Aramızda bir şey yok ki."

"Her şeyi bu kadar çok düşünmek zorunda mısın Hanna?"

"Evet. Çünkü bunlar benim için çok önemli."

"Keşke az ve mantıklı düşünsen."

Çok şaşırmadım aslında. Beni her zaman kırmayı çok iyi biliyordu. Koca bir alkış Evan'a.

"Ne demek istiyorsun?"

"Bir ilişki istiyorum. Sen ve ben, biz olalım istiyorum."

"Ama-"

"Biliyorum sadakat senin için önemli."

"Ve?"

"Ben de sana sadık olacağım."

İçimden sevinç dansları mı yapsam bilemedim doğrusu. Yani şu an resmen Evan'la çıkma gibi bir şansım vardı. Ve bana sadık olacağını söyledi.

"Ee?" diye sordu.

Cevap bekliyordu. İçimden ne kadar ona naz yapmak geçse de bu tavırla onu kaybedeceğimi biliyordum. Ve ben onu kaybetmek istemiyordum.

"Evet," dedim. Her zaman kalbimi kırmana koca bir evet, Evan.

Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin