(Yorumlar benim için çok önemli. Yorum yapmayı unutmayın. Ve bir de o küçük yıldıza basın. Lütfen! Sizi seviyorum.)
Bir haftadan beri Evan'ı görmüyordum. Ayrıca artık izleniyormuşum hissi de kalmamıştı. İçimin ne kadar rahat olması gerektiğini bilmiyordum. Yani artık izlenmiyordum. Bu iyi bir şeydi. Fakat içten içe Evan'ın etrafımda olma düşüncesi hoşuma gitmeye başlamıştı.
Sınıfa girdim ve bana ilk seslene John oldu. Bu bir haftadan beri sürekli ben, John ve Melissa dip dibeyiz. Ben'in uyarısını çok ciddiye aldıkları kesindi. Sanki her an biri tarafından öldürülebilecek devlet adamıyım gibi beni koruyorlardı. Böyle daha çok dikkat çektiğimizi belirtsem de pek umursamadılar.
"Hey, yeni!"
Yanına sinirle gittim. "Ben yeni değilim."
"Okulda senden başka yeni yok."
"Kes artık şunu John," diye dişlerimin arasından tısladım.
"Kesin didişmeyi." Bu ses Melissa'ya aitti. John bana baktı ve sırıtmaya başladı.
Melissa yanımızdan ayrılınca yanağımdan makas aldı. "Okul çıkışı görüşürüz, yeni."
Sinirle sırama oturdum. Zil çoktan çalmıştı ama öğretmen gelmemişti. Yaklaşık on dakika sonra sınıfa nöbetçi öğrenci geldi. "Öğretmenlerin toplantısı var. Dersler boş. Herkes okuldan eve gitsin," dedi. Bu da neydi şimdi? Eğer tüm gün toplantı yapacaklarsa neden bize dün haber vermediler. En azından sabah erken kalkmazdım.
"Okul bittiğine göre," dedi John arkamdan.
"Kes sesini ahmak!"
"Bana hakaret etmeni seviyorum bebeğim," dedi. Gözlerimi devirdim ve çantamı alıp sıramdan kalktım. Arkamdan John ve Melissa da geldi. Merdivenlerden aşağıya Melissa'yla indim. John sevgilisi olmayan sadece takıldığı cadı arkadaşını gördü ve onun yanına gitti. Biz de Melissa'yla bana gitmeye karar verdik.
Aslında teyzemin evine arkadaşımı getirmek ne kadar doğru bilmiyorum ama birkaç saat onunla vakit geçirmek istiyordum. Mümkünse ev ortamında.
Tam okul bahçesinden çıkacaktık ki okulun önündeki polis arabalarını fark ettik. Ne için geldiler bunlar? Acaba toplantının amacı bu muydu?
"Ne oldu?"
"Hiç," dedi Melissa. Ona daha dikkatli bakınca biraz gergin olduğunu gördüm.
"Akıllarını okusana."
"Okudum. Önemli bir şey yok."
"Emin misin?" Gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerini bir anda başka bir yere kaydırdı. Aha! Yalancı büyücü!
"Eve gidince anlatacağım. Söz. Lütfen gidelim."
"Yoksa sen-"
"Hayır. Ben asla polislik bir şey yapmam Hanna. Sus artık. Haydi gidelim."
İtiraz etmedim. Polis arabasının yanından geçerken polislerin konuşmalarına ister istemez kulak misafiri olmuştum.
"Sence bu cinayeti okuldan biri mi yaptı?"
"İzler öyle gösteriyor."
Ne? Cinayet mi? Melissa'ya baktım.
"Eve gidince her şeyi anlayacağım."
***
Eve geldiğimizde teyzem düşündüğüm tepkiyi vermedi. Hatta bizim için kek yapmaya başlamıştı. Şu an odamda Melissa'yla karşılıklı oturmuş bana olanları anlatmasını bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...