Saat yedide gözlerimi açtım. Uykumdan bir anda uyanmamın sebebi de nedir acaba?
Bennet'in horlamasından dolayı uyanmıştım. Harika! Beraber uyumuşuz. Onu kolundan dürttüm. Anlamsız şeyler mırıldandı.
"Uyan!"
"Ne bağırıyorsun be! Sağır yok."
"Yatağımda ne arıyorsun?"
"Dün gece başında nöbet tuttum. Bana bağırmamalısın."
"Ne nöbeti?"
"Evimizin içine bir iz sürücü giriyor ve sana kendini tanıtıyor. Ben de kendi odamda yatıp uyuyayım öyle mi?" dedi. Beni küçümsüyordu. Pislik! "Tekrardan gelme olasılığına karşı başında durdum."
"Bu iz sürücü saçmalığını biraz daha anlatır mısın? Hayır, inanmıyordum da sadece merak ettim."
"İnanman gerek Hanna. Bunlar gerçek," dedi ve alnını kaşıdı. İç çektim. "Bunlara inanmıyorum."
"Haklısın. Bunca yıl sonra bir anda ben de öğrensem inanmazdım."
"Bana hak vermen ne güzel," diye alay ettim onunla. Gözlerini devirdi.
"Bak, iz sürücüler birer koruyucu melek gibi bir şey. Biz onların yanında güçsüz kalırız. Yani onlar üç kişiyse bizim bin kişi olmamız gerek."
"O kadar mı güçlüler?" İstemsizce kaşlarım havaya kalktı.
"Evet. Çok güçlüler," dedi. "Eğer yardıma ihtiyacın olursa ve bu şey ırkını etkileyecek boyuttaysa sana yardım ederler."
"Yardımseverler yani?" dedim.
"Pek yardımsever sayılmazlar ama yardım ettikleri doğru."
"Peki, bunlar neyin izini sürüyor demiştin?"
"İblislerin," dedi ve iç çekti.
"İblislerin sembolü ne? Yani şu çiçek renkleri işte," dedim ve elimi havada anlamsızca salladım.
"Onların belli bir sembolleri yok veya çiçek renkleri."
"Neden?"
"Hanna onlar her kılığa girerler. Onlar tek bir biçime girip geri eski hallerine dönmezler. Kurt adamlar gibi mesela."
İçim ürperdi.
"Peki, son bir şey daha."
"Tabii ne istersen anlatırım."
"Gideceğim okulda da senin söylediğin ırklardan var mı?"
Güldü. "Artık bana inanıyor musun?"
Elimle çarşafa daireler çiziyordum. "Görmeden inanmam." Yüz ifadesi ciddileşti.
"Evet var. Bu yüzden dikkatli olman gerek. Ayrıca bir şey çaktırmazsan ve düşüncelerini kontrol edersen bu ırklar sana bulaşmaz."
"Sen okula gelmeyecek misin?" Hüzünle ona baktım.
"Ben geçen yıl mevzun oldum."
"Of," diye homurdandım. Güldü ve yataktan kalktı.
"Rahat rahat hazırlan," dedi ve odadan çıktı.
Harika!
Süper!
Şahane!
Kendi kendime söylenmeyi bırakıp hazırlanmaya başladım. Eski hayatımı çok sıradan bulurdum. Şimdi ise düştüğüm hale bir bakın.
Vampirler, kurt adamlar, büyücüler, periler. Bla, bla, bla...
Gerçekten bunlara inanmamı beklemiyorlar öyle değil mi?
Çok geçmeden hazırlandım ve aşağıya indim. Annem ve teyzem kahvaltı yapıyorlardı. Ben yanlarına gelince annem ağzındaki peyniri yuttu. "Hanna-"
"Hayır. Lütfen sus. Bir şey söyleme."
Biraz düşünmeye hakkım vardı. Buraya taşınmamızın ilk gününden böyle bir olay yaşamak... Tarif edilemez duygular içerisindeydim. Bunların gerçek olduğuna inanmıyordum ama diyelim ki gerçek. O zaman ben ne yapacaktım?
Yine de anneme sinirliydim. Eğer bunlar gerçekse bunca yıl bana neden hiçbir şey anlatmadı?
Ben mutfağa girdiğinde gözlerimi ona doğru çevirdim. "Haydi okula götür beni," dedim. Kafasını salladı ve masadaki salamlardan aldı. Hepsini ağzına attı.
Benden önce mutfaktan çıktı. Ben de onu takip ettim. Arabasına bindik ve o yeni okuluma doğru sürmeye başladı.
Yeni okulum...
Yeni arkadaşlarım...
Ve bir de... yaratıklar!
Tanrı bana yardım etsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...