Yeni okul...
Bennet beni bıraktı ve gitti. Tabii arabada beni bol bol uyardı. Dediğine göre vampirlerin özel yetenekleri varmış. Her bir vampirin ayrı özel bir yeteneği. Ne havalı ama! İçlerinden düşünceleri okuyanlar da varmış. Ayrıca cadılar da kara büyülerle düşünceleri okurlarmış. Büyücüler zaten okuyormuş. Kurt adamlar okumasa bile seziyorlarmış. Periler en masumu sanırım. Onlar hiç akıl okuma gibi şeyler yapmıyorlarmış. En azından Ben'in söyledikleri ne kadar doğru bilmiyorum ama ona inanmaktan başka çarem yoktu.
Ve dediğine göre okulda hiç melek ya da iz sürücü yoktu. İz sürücü yoksa iblis de yoktu. En azından bu konuda rahattım. Diğer konu ise... Şey, sanırım o konuda hiç rahat değildim. Hani şu düşünce okuma meselesi.
Yani aklımdan geçenleri nasıl durdurabilirim ki? Çok konuşkan bir iç sesim vardı.
Elim ayağım titriyordu. Okul bahçesine girdiğimde birkaç meraklı göz bana baktı. Ya benim düşüncelerimi okuyan fantastik yaratıklarsa? Yok canım. Daha neler. Dünden beri öyle bir şey yok deyip duruyordum. Buna şimdi mi inanacaktım?
Okul binasına doğru yürürken omzumda bir el hissedince yerimde sıçradım. Kalbim küt küt atıyordu. Arkama korkarak baktım. Karşımda çok şeker bir kız vardı.
"Merhaba. Ben Melissa," dedi ve elini bana doğru sıkmam için uzattı. Derin bir nefes aldım ve elini sıktım.
"Ben de Hanna."
"Memnun oldum. Okulda yenisin," dedi. Evet, tamam sakin olmalıydım. Kesinlikle o normal biriydi. Ben de Ben'in dediği o büyücü değildim. Ben de normal bir insandım. Evet, sakin olmam gerekiyordu.
"Sen de mi büyücüsün? Ben de diyordum bu neden geldiğinden beri fantastik yaratık falan diyor," dedi. Kalbimin atmayı kestiğini düşündüm bir an.
Bu da neyin nesi? Tanrım, lütfen sen yardım et.
"Korkmana gerek yok," dedi ve gülümsedi. Koluma girdi ve beni okul binasına doğru sürüklemeye başladı. "Aslında biliyor musun diğer büyücüler başka bir büyücü ailesinin buraya geleceğinden bahsetmişti. Yani bilirsin işte geleceği görme gibi süper bir yeteneğimiz var. Tabii herkeste o yetenek yok. Özellikle de ben de. Ama ben süper akıl okurum. Otuz metre uzağımda bile olsan senin aklını okurum mesela. Yani bu şey istemeden oluyor. Kasıtlı değil yani..."
Melissa çok hızlı konuşuyordu. Ne dediğini anlamam biraz zaman almıştı. Geveze büyücü!
"Hey, sana diyorum. Çok yakınımdasın ve ne düşündüğünü gayet iyi duyuyorum. Kabalık etme. Ben geveze değilim. Sadece sana birkaç bir şey anlatıyorum ne var ki bunda?"
"Tamam, lütfen yeter," dedim. Biraz sakinleşmeye ihtiyacım vardı.
"Hanna'ydı dimi?"
"Evet, Hanna."
"Bak Hanna, neden böyle saçma şeyler düşünüyorsun anlamıyorum. İkimiz de aynı ırktanız yani neden düşmanınmışım gibi şeyler düşünüyorsun? Neden korkuyorsun? Ve en önemlisi neden büyücü olduğunu inkar ediyorsun? Ayrıca Bennet senin kuzenin mi? Vay, canına. O çocuk gerçekten çok yakışıklı-"
"Lütfen Melissa. Yeter. Sana geveze dedim çünkü haklıyım. Çok konuşuyorsun."
Kolumdan çıktı. Yüzü düştü. "Özür dilerim. Seni kırmak istemedim. Her neyse. Bak, ben büyücü olduğumu daha dün öğrendim ve bu tepkileri vermem gayet normal."
"Ne!" dedi. Ağzını 'o' şeklinde araladı. "Sen bunca zaman büyücü olduğunu nasıl fark etmedin?"
"Aslına bakarsan senin dediğin gibi yeteneklerim yok. Varsa da şu ana kadar ben hiç birini fark etmedim. Ve ne yazık ki bunları benden saklayan bir annem var. Şans eseri siyah gül olayı olmasaydı bunları da öğreneceğimi düşünmüyordum."
Kaşları çatıldı. Haydi ama, siyah gül deyince neden herkes böyle bir tepki veriyor ki?
"İz sürücülerden biri sana siyah gül mü verdi?"
"Vermedi. Yani nasıl desem, şey, odama koymuş." Ağzını yine aynı şekilde açtı. Tam bir şey söyleyecekti ki yanımıza yakışıklı bir erkek geldi.
Lütfen sen de büyücü olma, lütfen.
"Hey, Melissa. Ve büyücü olmamı istemeyen yeni kız," dedi. Harika! Sen de bir büyücüsün demek.
"Evet ben de bir büyücüyüm."
"Tamam. Lütfen şu akıl okuma şeyini kesin."
Yakışıklı büyücü gülmeye başladı. "Akıl okuma şeyi mi?" diye sordu alayla. "Üzgünüm ama ona ne denir bilmiyorum."
"John, Hanna daha dün büyücü olduğunu öğrenmiş. Ayrıca akıl okuyamıyor."
Adının John olduğunu öğrendiğim yakışıklı büyücü bana garip garip baktı. "O zaman Hanna bir büyücü değildir," dedi.
Geldiğimden beri tuttuğumu fark etmediğim nefesimi dışarı bıraktım. "Tanrıya şükürler olsun."
"Ne?" dedi John. Onu ve Melissa'yı umursamadan merdivenlerden yukarı doğru çıktım. Melissa arkamdan geldi ve tekrardan koluma girdi.
"Sen John'a bakma," dedi. "Haydi gel. Biz aynı sınıftayız. Sınıfımız üst katta değil aşağı kattaydı. Ama sorun değil üst katı da biraz gezelim."
"Aynı sınıfta olduğumuzu nereden biliyorsun?"
"Okul müdürünün aklını okudum. Yeni öğrencinin sınıfını düşünüyordu."
Bu beni biraz korkutsa da belli etmemeye çalıştım. Hoş, zaten neden belli etmemeye çalışıyorsam. İster istemez aklımı okuyordu. Acaba bu şey onun doğasında mı vardı? Yani bunu kasıtlı olarak yapmıyordu. Sanırım.
"Evet, bu benim doğamda var."
"Lütfen aklımı okuduğunu belli etme. Bari biraz rahat olayım," dedim.
"Denerim ," dedi ve gülümsedi.
Okuldaki ilk yeni arkadaşım büyücü Melissa oldu. Sanırım ben de ilerleme vardı. Yani ben bir büyücü ya da vampir ya da kurt adamlarla karşılaşınca altıma kaçırmayı düşünüyordum. Fakat şu an altıma kaçırmamıştım. Bu biraz iyiydi. Ayrıca vereceğimi düşündüğüm hiçbir tepkiyi de vermedim.
Zamanla alışacağıma emindim.
Zaman...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...