0.2

171 31 25
                                    

Day: 2

Bugün hastaneden paylaştığın fotoğrafı gördüm, Minho çekmiş hatta.

Minho'dan nefret ettiğini ne çabuk unuttun? Onunla birbirinize ettiğiniz onca küfürden ve aranızda geçen onca kavgadan sonra nasıl da birden Minho'yu biricik arkadaşım diye çağırmaya başlamışsın...

Kimsin sen?

Neden böyle birine dönüştün?

Ve beni nasıl bu kadar çabuk unuttun?

Hissedebiliyorum, ama sevgini değil. Kullanılmışlık hissini.

Beni o kız için kullandın, belki unutmaya belki de kıskandırıp geri kazanmaya çalıştın, bilmiyorum.

Tek bildiğim artık seni görmek eskisi kadar iyi hissettirmiyor.

Duygularıma ettiğin bu işkenceyi asla unutmayacağım, beni ve duygularımı bu şekilde kullandığın için sana beslediğim kin her zaman kalbimde olacak.

Ve en kötüsü ne biliyor musun? Senin kullandığın duygularım hala yerindeler, hala seni seviyorum.

Seni seviyorum, seviyorum.

Case 143, I love you

Günlüğüyle işini bitirip onu kutusuna özenle yerleştirdikten ve kutuyu kilitledikten sonra çantasını alıp kendisini bekleyen Felix'e döndü.

"Neden iki tane günlüğün var?"

"İki tane yok, o günlük değil." Felix kaşlarını çattı.

"Değil mi?"

"Günlük gece yazdığım olan, bu onunla beraber aldığımız anı defteri." Seungmin odasından çıkıp ayakkabılarını giymeye giderken tekrar Felix'in sesini duydu.

"Bana hiç bahsetmemiştin."

"Birlikte aldığımız bir şey, aynısından onda da var. Beraber geçirdiğimiz güzel anıları yazıp sonra ilk yılımızın sonunda birbirimize verecektik, şimdi o beni değil Jiwon'u seçtiğine göre artık o defteri nefret kusma defterim olarak kullanabilirim." Felix onun ardından ayakkabılıktan ayakkabısını aldı.

"Güzel bir fikir ama böyle bitmesi hoş olmamış, üzgünüm bebeğim."

"Olma, onun arkasından gözyaşı dökecek değilim." ikili ayakkabılarını giyip daha sonra evden çıktıklarında Felix soğuk hava yüzünden titreyerek Seungmin'e yanaştı.

"Onu seviyordun."

"Hala seviyorum." Felix bir şey diyecek gibi olsa da susunca Seungmin onun kendisine sarılmasına izin vermek için kolunu kaldırdı. "Bitti işte Felix, onu seviyorum ama bana en azından onunla devam etmek istediğini söyleyebilirdi, en azından arayabilirdi." Felix iç çekti.

"Umarım doğrusu budur Minnie."

"Umarım öyledir Lix."

*~*

"Hey..." Seungmin yanına doğru gelen Jisung ve Hyunjin'i gördüğünde kendini gülümsemeye zorladı.

"Hey, gerçekten kavga etmeden buraya kadar gelebilmiş olmanız biraz tuhaf değil mi?" Hyunjin yanında yürüyen Jisung'un kafasına elini koyup onu sertçe iterek düşmesine sebep olduğunda Jisung düştüğü yerden acıyla inledi.

"Ya piç!" Seungmin ona kıkırdayıp kendisiyle konuşan Hyunjin'e döndü.

"Jisung senin küçük beynine biraz rahat vermemiz gerektiğini söyledi."

"Benim beynim seninkinden daha büyük bir kere!"

"Hala küçük, sence Hyunjin'in beyni önündekinden büyük olabilir mi?" Jisung ayağa kalkıp Seungmin'e yönelmişti ki Hyunjin arkadan onun boynuna tek kolunu sardı.

"Headlock, die bitch!" Jisung boynunu sıkıca tutan kola tırnaklarını geçirip Hyunjin'in çığlık atarak gerilemesini sağladı. "Ya karı mısın sen?" Seungmin küçük kahkahası arasından Hyunjin'e doğru seslendi.

"Senin attığın çığlık daha fenaydı." onun güldüğünü görünce Hyunjin de dayanamayıp güldü ve yanına yaklaştı.

"Bu kadar güzel olduğun için şanslısın, neyse. Nasıl gidiyor?" Seungmin kollarını havaya kaldırıp esnetti.

"Ortalama."

"Yalan."

"Bok gibi gidiyor." kollarını geri indirip yüzünü sıvazladı. "Uyandı."

"Uyandı mı?"

"Evet ve uyandığını onu eski sevgilisiyle öpüşürken bastığımda öğrendim." üçü bir süre sessiz kaldılar, sonra Jisung ve Hyunjin aynı anda sinirle konuştular.

"O piçin kafasını koparıp götüne sokacağım."

"O piçin kafasını koparıp götüne sokacağım." ikili daha birer adım bile atamadan Seungmin onları bileklerinden tutup durdurdu

"Yapmayın, bu konuyla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum. Onunla olan bütün bağımı keseceğim, konuşursa da hepsini duyar siktir olup gider. Siz eğer arkadaş kalmak isterseniz kalabilirsiniz." ikili anında tekrar onun yanına oturdular.

"Hayatta olmaz."

"Onunla konuşanı siksinler."

"Şey... Sizin kararınız." Seungmin durup kıkırdadı. "Bazen çok uyumlu oluyorsunuz." ikili birbirlerine bakıp yüzlerini buruşturdular.

"İğrenç."

"Aynı Hyunjin gibi." Seungmin bu sefer kahkaha atarken Felix arkadan onun omuzlarına ellerini koydu.

"Nabersiniz?" birbirlerine ölümcül bakışlar atmayı bırakan ikili ona baktılar.

"Biz bıktık artık aynı evde kalmaktan, nolur ben Seungmin'imle kalayım Felix..." Felix sanki çok büyük bir şey olmuş gibi 'hiii' diyerek elini kalbine koydu.

"Ne dedin sen? ASLA!" Jisung dudak büzdü.

"Ama Lix..."

"Aması yok, bebeğimi bırakmam." Seungmin bir şey demek için ağzını açmıştı ki karşısındaki ikiliyi görüp kaskatı kesildi.

Park Jiwon, yanındaki Minho'yla beraber kendi sınıflarına doğru yürürken Seungmin'i görüp sırıttı ve Minho'ya bir şeyler söyledi, daha sonrasında Minho da Seungmin'e bakıp kıkırdadı.

Seungmin o an ikisini de parçalamak istedi, ama sessizce Jisung'a dönmekle yetindi.

"Bizim müzik odasına gitmemiz lazım, hadi Sungie-ya." Jisung ayağa kalktı.

"Doğru, hadi gidelim biz." Seungmin iki arkadaşına da el sallayıp Jisung ile beraber müzik odasına doğru ilerlerken iç çekti.

Gün, 2.

Seni hala seviyorum ama sanırım artık bizim için çok geç.

143


Day: 143, but I still 4 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin