15.2

82 15 9
                                    

Koşuyordu.

Nereye gittiğini bilmiyordu ama koşuyordu.

Hayatı buna bağlıymış gibi bir hisle koşuyordu, sanki zamanı kısıtlıymış gibiydi.

Navigasyonu açmamıştı çünkü nereye gitmesi gerektiğini bildiğini hissediyordu, beyni unutsa da ayakları unutmamıştı sanki.

Sonunda birden adımları bir apartmanın önünde durdu, ve bir süre etrafına bakındı.

Burasıydı.

Burası onun eviydi.

Son kez derin bir nefes alıp açık apartman kapısından girdi, adımlarını ikinci kata yöneltti ve sanki her gün yaptığı bir şeymiş gibi hissederek elindeki anahtarla kapıyı açtı.

Ve yüzüne vuran kokuyla bedeni kaskatı kesildi.

"Vanilya..."

"Oda kokularını seviyorum, güzel kokmuyor mu?"

Oda kokularını seviyordu Chan, tek başına yaşadığı için evin her yerine oda kokuları yerleştirmişti.

Koku burnuna doldukça başı ağrıyor olsa da içeri girdi.

Kenarda asılmış bir mont vardı, onu... Jeongin'le mi almıştı?

Evet, Jeongin seçmişti.

Yavaşça içeri girip etrafı inceleyerek ilk iş olarak mutfağa girdiğinde içerideki kötü koku yüzünden geri çıkacaktı ki birden aklına gelen bir şeyle adımlarını farkında olmadan bardakların olduğunu bildiği dolaba çevirdi, dolabı açtığı anda gördüğü çift bardaklarını aldı ve inceleyip iç çekti.

Bunu ona... Seungmin hediye etmişti.

O anı hatırlıyordu, diş tellerini göstererek genişçe gülümseyişini ve yerinde tatlı tatlı zıplayışını çok iyi hatırlıyordu.

Tatlı ve hayvan kafaları şeklinde yapılmış bardakları masaya bırakıp adımlarını bu sefer de salona çevirdi.

Koltukları ona babası almıştı, evi de babası hediye etmişti.

Bütün evi babası Chan'ın isteğiyle dizmişti, fakat salondaki tabloları Chan arkadaşlarıyla almıştı.

Önüne çıkan ilk tabloyu, burada yedi kişilerdi, eline alıp bir süre inceledi.

"Minho neden yok..?" fotoğrafta dikkatini ilk çeken şey Jeongin'in ve Felix'in Changbin'i nasıl sahiplendiği olmuştu, ikincisi ise Seungmin'e kendisinin nasıl sarıldığıydı.

Beline sıkıca kollarını dolamıştı ve yüzü boynundaydı, Seungmin de gülerek kaçmaya çalışıyordu.

İkisinin haberi yokken Jisung'un selfie olarak çektiği bir fotoğraftı demek ki, diğerleri de anında poz vermeye geçmişlerdi.

Fotoğraftaki Hyunjin'in yüzünü buruşturmuş haline hafifçe gülüp mırıldandı.

"Hwang Hyunjin, namı değer drama queen." elindeki tabloyu yerine geri bırakırken Hyunjin'in soy ismini bile hatırlamadığı gerçeği henüz aklına gelmemişti.

Odada biraz daha dolaşıp diğer tabloları inceledi, bazıları ailesiyle ve Changbin'le olan fotoğraflarken bazıları ise diğer beşinin de olduğu fotoğraflardı.

Kendisinin omzuna uzanmış Jeongin'e sarılmış halde bir fotoğrafı vardı, Jisung ve Hyunjin'i zorla el ele tutuştururken bir fotoğraf vardı, Felix sırtına çıkmışken Seungmin'in onlara dudak büzerek baktığı bir...

Day: 143, but I still 4 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin