Biz geldikkkk. Doğum günümde buluşalım istedim. Geçiş bölümü olduğu için diğer bölüm gibi bu bölümümüzde kısa ancak gelecek bölüm 5 bini geçti ve daha bitmedi. Bölümü bölmeden atacağım yeni bölüm için bir tık daha fazla bekleyecek olabiliriz ama sadece bir tık. ❤️ Hediye olarak bana bir sürü yorum yapıp yıldıza basar mısınız? 🥺❤️
İYİ OKUMALAR...
İhanet zehirli bir sarmaşık gibidir, Büyür ve her yeri kuşatır. Her ihanetin nedeni olduğu gibi bir bedeli de vardı.
Şakağımda hissettiğim soğuk metal parçası annemin ihanetinin bir parçasıydı, bedelini hangimiz ödeyecektik bilmiyordum ancak annem ile göz göze geldiğimizde, gözlerinde gördüğüm o korku onunda bir bedel ödemeye hazırlandığının göstergesiydi. Kocasının bu kadar ileri gideceğini düşünmüyor olacak ki o da şaşırmıştı.
Ne mucizevi şeydi yaşamak. Birileri bizim yürüdüğümüz yollarda daha önce yürümüş, bizim sevdiğimiz bir şarkıda dans etmiş ve kendimizi bulduğumuz bir şiir yazmıştı. Bu yaşlı dünyanın bize bıraktığı en önemli şey değil mi başka nesillerin izleri. Başıma silah dayanan şu noktada belki binlerce yıl önce birileri en mutlu gününü yaşıyordu.
Ben bugün bu silahtan çıkan kurşun ile ölebilirim ancak gelecekte birileri tam bu noktada doğabilirdi, üstelik bir anne adayının, üvey babasının silahından çıkan kurşun ile öldüğünü bilmeden.
Yaşam döngüsü ne tuhaftı. Aynı yerde hepimize başka bir kader yazılmıştı.
"Saçmalama at silahını." dedi Sezgin öfkeyle.
"Sakın yanlış bir şey yapayım deme..." dedi Ragıp amca.
Ben ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide yürürken üvey babam soğuk kanlılıkla "Onu şimdi burada öldürürüm, asıl siz yanlış bir şey yapmayın." dedi tükürür gibi.
Üvey babamın silahı şakağıma dayanmışken, Sezgin Bey ve Ragıp amcanın silahının hedefinde de üvey babam vardı. Dizlerimin bağının çözüldüğünü hissedebiliyordum. Beni ayakta tutan ve beni öldürmeye çalışan el aynı eldi. Üvey babamın boğazıma dolanan Kolları olmasaydı çoktan dizlerimin üzerine düşmüştüm. Madem ayakta dimdik durmaya çalışıyorsun o zaman ayakta öl diyordu sanki bana. Ben ölürsem bebeklerimde ölürdü ve ben onların ölmesini istemiyordum. Henüz doğmadan ölmek olur muydu? Olmamalıydı.
"Bu silah benim başıma, benim iyiliğim için mi dayandı anne?" diye sordum titreyen sesimle.
Kocasının kolu boğazıma daha fazla baskı yaparken annem "Sana zarar vermeyecek. Söyle onlara gitsinler." dedi Ragıp amca ve Sezgin Bey'i göstererek.
"Gitmezlerse?" diye sordum anneme. Gerçekten gitmezlerse ölecek miydim?
"Hiç bir yere gitmeyeceğim, kızımın kılına zarar gelirse hepinizi öldürür sonrada kafama sıkarım" dedi Ragıp amca dişlerinin arasından.
Üvey babam kocaman, iğrenç bir kahkaha atıp "Kızın demek ha..." dedi alayla.
"Senden daha çok babalık yaptı bana." dedim küçümser bir ses tonuyla. Korkuyordum ancak bunlar sözlerimse, son sözlerin hakkını vermeliydim.
"Ne kadar da nankörsün." dedi öfkeyle. Bana babalık yapmıştı da benim mi haberim yoktu? Yada beni bu zamana kadar öldürmediği için ona minnet etmedim diye mi nankördüm?
Silahı başıma daha sert bastırınca istemsizce çığlık attım. "Saçmalama at silahını!" diye bağırdı Ragıp amca ancak üvey babam onu duymamazlıktan gelerek "Kocanı özledin mi Narin?" diye fısıldadı kulağıma iğrenç sesiyle. Kulağımda, boynumda ve vücudumun her bir zerresine hissettiğim nefesi Midemin bulanmasın sebep olmuştu. "Hakan öldüğünde nikahınız düşmüştü değil mi? Unutmuşum kocan olmadığını." dedi alayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGESİZ
General Fiction"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim zikretmese de kalbim senin adınla çarpar..." dedim üzerine basa basa "Olmasın ayak izin ben kokundan...