BÖLÜM 25

7.3K 718 208
                                    

HERKESE SELAMMMM. BİZ GELDİKKK. UP UZUN BİR BÖLÜM GETİRDİM SİZE O YÜZDEN BİR SÜRÜ YORUM İSTERİM.

HAZIRSAK VE YILDIZA BASTIYSAK BAŞLIYORUZ.

Saat dört, yoksun
Saat beş, yok.
Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi
Saat dört, yoksun
Saat beş, yok.
Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi
Ve belki kim bilir?
Kitap okurum
İçinde sen varsın
Şarkı dinlerim içinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Çalışırım, karşımda sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Çalışırım, karşımda sen
En güzel deniz,
Henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk
Henüz büyümedi, büyümedi
En güzel günlerimiz
Henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek
İstediğim en güzel söz, en güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür, olduğum sözdürO şimdi ne yapıyor?
Şu anda şimdi, şimdi
Evde mi, sokakta mı?
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir, hey gülüm
Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
O şimdi ne yapıyor
Şu anda şimdi, şimdi
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
Her kara günümde onu bana
Tıpış tıpış getiren sevgili
Canımın içi ayaklar
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa ne bileyim
Fasülyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor?
Şu anda şimdi, şimdi
Saat dört, yoksun
Saat beş, yok.
Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi
Saat dört, yoksun
Saat beş, yok.
Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi
Ve belki kimbilir? Kim bilir?

Nazım Hikmet

İYİ OKUMALAR...



"Hoş geldin"

Sezgin'in yüzünde ki endişeyi hemen fark ettim. Yapacağımız konuşmanın ne hakkında olacağını tahmin etmesi zor değildi, aramızda koca bir sis perdesi aralanmış ve her şey tüm çıplaklığı ile karşımıza çıkmasa da açığa çıkan şeyler aramızdaki dostluğu bitirmek için yeterliydi, en azından benim açımdan yeterliydi.

Sezgin başını hafifçe aşağı doğru eğerek selam verdi ve "Hoş buldum." dedi buruk bir sesle. Ona mesafe koyduğum zamanlarda bile aramızda belirgin bir soğukluk olmamıştı fakat şimdi yüzümde gördüğü ifade her ne ise onu mesafeli olmaya itiyordu.

Cevap vermedim ve içeri geçebilmesi için kenara çekildim. Sezgin içeri girdikten sonra elimde salonu işaret ettim. Neden bilmiyorum ama çok fazla konuşmak istemiyordum, bütün enerjimi birazdan yapacağımız o konuşmaya saklıyordum. Hayatımın en zor konuşmalarından birini yapacaktım belki bu konuşmanın sonunda kendimi vefasız ilan edecek ve Sezgin'in benim ve çocuklarım için yaptığı tüm iyilikleri film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirerek vicdan azabı çekecektim.

İki ahlaki değer arasında kalmıştım. Birincisi bana dostluk dışında duygu beslediğine inandığım bir adamın kocam ile çalışması sonucu onunla aramıza mesafe koyacağım gerçeği ve ikincisi beni koruyup kollayan sayısız iyiliği dokunmuş bir dostumu hayatımdan çıkaracak olmamdı.

İki duyguydu beni bu değerler arasında bırakan biri öfke diğeri ise vefa duygusuydu.

Sezgin önde ben arkada salona doğru ilerlediğimizde o tekli koltuğa otururken ben pencerenin kenarına geçtim şuan ondan en uzak nokta pencere kenarıydı. Dışarı doğru baktığımda sitenin içindeki park dikkatimi çekti, orada oynayan çocuklar ve o çocuklara göz kulak olan anne ve babalar...

GÖLGESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin