BÖLÜM 18

46.3K 3.2K 820
                                    

Herkese merhaba, nasılsınız? Umarım çok iyisinizdir.

Bölüme geçmeden önce kısa bir açıklama yapacağım, zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. :) Öncelikle heyecanınız ve sevginiz için çok teşekkür ederim. Merakınız, kurguyu sahiplenmeniz öyle güzel ki benim için size anlatamam bunu. Bölümlerin gelme süresinden memnun olmayabilirsiniz ama benimle ilgili şunu bilmenizi isterim ki ben günde 10 saat bilgisayar başında yoğun bir şekilde mail karşılayan ve işlem yapan birisiyim. İşten çıktıktan sonra bilgisayar başına tekrar geçip bölüm yazıyorum ve haliyle her zaman, zaman ayıramayabiliyor yada ayırdığım zamanların kısıtlı olması sebebiyle bölümleri haftalık atamıyorum. Şuan için haftalık bölüm atmam imkansız ama en azından 2 haftayı geçmemesi için çabalıyorum ve bugün itibariyle de 2 haftayı geçirmemiş olduk :) bölüm günlerini 2 hafta olacak ve uzamayacak şekilde yetiştirmeye çalışacağım belki sonra haftalık da olur ama şuan için pek mümkün görünmüyor. Gelişme olursa size yine bilgi vereceğim, tabi bu demek değil ki bölüm ne zaman diye sormayacak mısınız? Tabi ki soracaksınız. Bu beni çok daha fazla motive ediyor yazdıklarımı okumak için bekleyen kişilerin olması benim için mükemmel bir duygu :)

O zaman yıldıza bastıysak ve satır arası yorumları hazırladıysak, başlıyoruz. :)


...

Bir yalana denk gelmesin insan. Sonra binlerce doğruyu sorgulamak zorunda kalıyor.

Kinsun.

...

Bu bir rüya değildi, bu kâbustan bile beter bir gerçekti.

Hakan Kurt karşımdaydı ve ölmemişti.

Beni öldürmüştü ama kendisi yaşıyordu...

Gözlerim gördüğü her şeyi reddetti, aklım yaşadığı her şeyi inkâr etti ve ben Hakan'ı görmezden gelerek merdivenlere yöneldim. "Benim kocam şehit oldu." diye söylendim kendi kendime çünkü tek gerçek buydu. Benim kocam şehit olmuştu ve bizim dünyalarımız ayrılmıştı, sonsuza dek.

Hakan bu düşüncemi reddeder gibi "Narin." Diye seslendi titreyen sesiyle.

Adımlarım bıçak gibi kesildi, ne kadar olmuştu onun sesinden adımı duymayalı? Ağlamam şiddetlenirken koşarak boynuna atlamak istedim, o yaşıyordu buradaydı. Aklımı kaçırmak üzereydim. Merdiven tırabzanlarına tutundum, tutunmasam düşecektim bedenim yaprak gibi titriyordu.

Sırtım ona dönükken, yüzümü dönmeye gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. "Neredeydin?" diye sordum ağlaya ağlaya. "Ben üvey babamdan dayak yerken... çocuklarımla sınanırken... ölümden dönerken, sen neredeydin?" dedim. Daha fazla dayanamayarak merdivenlere oturdum. Deli gibi titriyordum, ağlamam git gide şiddetleniyordu ve ben ne kendimi ne de gözyaşlarımı kontrol edebiliyordum. Duam kabul olmuştu, öyleyse canım neden bu kadar yanıyordu?

Hakan hızlı adımlarla yanıma gelirken "Yaklaşma bana!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Koca bedeni kurşun yemiş gibi olduğu yerde kala kaldı. 

Mavilikleri adeta acıyla kararmıştı. "İzin ver Narin, izin ver kokunu içime çekeyim. Senin kadar bende acı çektim yemin ederim." dedi titreyen sesiyle. Hakan'ın sesi titremezdi, adımları tereddüt etmezdi, Hakan bedenen ölmese bile ruhen ölmüştü. 

"Sen benim kocam değilsin." dedim dişlerimi sıka sıka. Benim kadar acı çekmesi mümkün değildi. "Sen beni hiç sevmemişsin, yemin ederim hiç sevmemişsin." dedim bağıra bağıra.

Hakan daha fazla dayanamamış olacak ki onu istemeyişime aldırmadan hızla merdivenleri çıkarak yanıma geldi, yanıma oturup beni göğsüne çekerken onu itecek gücü kendimde bulamadım. Kokusu genzime dolarken sıcaklığı bedenimi sararken ne mümkündü ondan ayrılabilmek.

GÖLGESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin