Dükkanı kapattıktan sonra soluğu Hakan'ın telefoncu dükkanında almıştı Tolga. Kapıyı sert bir şekilde açıp içeri girdikten sonra "Lan oğlum sen niye bütün çarşıya Tolga'yı karıya götürdüm diye reklam yapıyorsun amına koyayım?" dedi sinirle.
"Kötü mü yaptım kanka? Herkes öğrensin istedim kardeşimin düzeldiğini. Çarşıda göğsünü gere gere gez istedim. Daha ne istiyorsun işte?"
Elini yumruk yapıp masaya vurmak istedi önce. Ama sonra yıllarıdır ona kasabada tek sırt çevirmeyen ve arkadaşlık yapan Hakan'ın kötü bir niyetinin olmadığını düşündü. O da kendince haklıydı. Bu sabah çarşıda ona selam verdilerse sırf bu yüzdendi.
Sandalyeye otururken "Karnın aç mı?" diye sordu arkadaşına.
"Hiç sorma kurt gibi açım kanka."
"Sahildeki bizim mekana gidelim. Hem bir şeyler yiyip içeriz. Hem sana söylemek istediğim şeyler var. Daha fazla içimde tutarsam delireceğim yoksa!" dedi çaresiz gözlerle Hakan'a bakarak.
Dükkanı kapattıktan sonra birlikte sahildeki lokantaya gittiler. Deniz manzaralı bir masaya oturmuşlardı. Masaya yemekler gelince rakı şişesini açıp bardakları doldurdu genç. Canı bir şey yemek istemiyordu. Hakan çok acıktığı için hemen balığa yumulmuştu. Tolga içkisinden bir yudum aldı, çatalını salata tabağının içinde gezdirirken canı sıkkın bir şekilde.
"Kanka yesene! Bak bu balık efsane güzel."
Cevap vermeden baktı düşünceli gözlerle arkadaşına. Asıl niyetinin yemek olamağını anlayınca çatalını bırakıp "Hayırdır kanka ne söyleyecektin sen bana?" diye sordu merakla.
"Her şeyi yanlış anlamışım ben. Emre'yle gördüğüm çocuk onun sevgilisi değilmiş. Mevzu çok başkaymış. Emre onun avukatlığını yapıyormuş sadece."
Hakan "Aman kanka! Bize ne bundan? Emre ibnesi ne bok yerse yesin" diyerek baktı umursamaz bir şekilde tekrar balıktan bir parça ağzına atarken. Arkadaşının bunu cidden kendine dert ettiğini farkedince "Sen artık düzeldin zaten. O düşünsün. Elalemin derdi bizi mi gerdi. Koy götüne gitsin kanka" diye devam etti konuşmaya. Onu neşelendirmek için güldü alaycı bir şekilde rakı bardağını ona doğru uzatırken.
Fakat karşısında oturan Tolga'nın neşeye dair yüzünde hiçbir emare yoktu. Tekrar çatalı bırakırken "Anlaşılan balığı boğazıma dizeceksin kanka. Sen zincirlerini kırıp Serap'la birlikte oldun. Niye hâlâ Emre'yi takıyorsun kafana? Hani geçmişte bırakmıştın bütün olanları. Hani yeni bir sayfa açmıştın hayatında. Bak ne diyorum, yemekten sonra yine şehre gidelim. Belli ki Serap'ı özlemiş benim kankam. Ama boşver bir kişiye takılıp kalma. Bu gece de başka hatunlarla sabahlarız. Ne dersin?" diyerek gülümsedi.
"Hakan, ben hiç düzelmedim! Başlarda annem üzülmesin diye düzeldim demiştim. Ama sonra kendi yalanıma inanıp düzeldiğimi sandım. Ben hâlâ kadınlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum."
Arkadaşı şu an ciddi miydi, yoksa şaka mı yapıyordu anlayamıyordu Hakan? Parmağını ona doğru uzatarak "Şakacı kankam benim. Ama bu şakalar hiç komik değil. Kapatalım artık bu konuyu. Bak balıklar soğuyor" dedi.
Genç ona dişlerini sıkarak bakarken şaka yapmadığını anladı. Telaşla "Serap'la birlikte oldun ama. Hiçbir şey hissetmesen ne işin vardı geçen gece Serap'ın kollarında?" diye sordu.
Başını sağa sola sallayan genç "Olmadım. Olmuyor. Olmayı denemedim ama hiçbir şey hissetmedim. Yerinden bile kıpırdamadı" dedi.
"Serap'la yukarıda ne yaptınız bir saat öyleyse?"
Dudaklarını sıkarken "Hiçbir şey yapmadık. Oturup sohbet ettik. Ona Emre'yle başımızdan geçen olayları anlattım" diyerek baktı.
Hakan şaşkın bir şekilde bakarken "Hadi ya! Desene bütün para boşa gitti" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Short StoryZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)