Sıcak bir Akdeniz sabahıydı. Okul tatil olduğu için babasıyla birlikte erkenden dükkana gelmişti Tolga. Karşı dükkandan çıkan Emre yolun karşısına geçip dükkandan içeriye girdi gülümseyerek. "Hayırlı işler. Kolay gelsin" dedi.
Babası "Eyvallah Emre. Hoşgeldin. Ankara nasıldı, akrabalar falan?" diye sordu.
"Güzeldi. Hepsi iyi. Tolga yok mu?"
Ona gülümseyerek bakan babası "Arka tarafta yeni gelen malları kutudan çıkarıyor" dedi.
Emre "Tamam ben ona bir bakayım" dedikten sonra depo olarak kullandıkları arka tarafa geçti. Tolga kutulardaki bibloları dikkatli bir şekilde ambalajından çıkarmakla meşguldü. Bu yüzden Emre'nin geldiğini farketmemişti.
Arkasından sessiz bir şekilde yaklaşıp gözlerini kapattıktan sonra boynuna bir öpücük kondurdu. Onun sıcak nefesiyle neye uğradığını şaşıran genç telaşla "Ne yapıyorsun? Babam dükkanda" derken elindeki bibloyu yere düşürdü.
"Ya bak gördün mü yaptığını? Kırıldı işte!"
Onun söylediklerine aldırmayan Emre, ellerini gözlerinden çekip beline dolayarak bir öpücük daha kondurdu yanağına.
"Seni çok özledim. Sen beni özlemedin mi yoksa?"
Genç korkuyla "Sessiz ol. Bırak beni. Sırası mı şimdi? Babam duyacak?" dedi.
"Sende çok korkaksın. Nasıl olsa bir gün herkes öğrenecek."
Genç ne kadar tebbirli davransa da, Emre bir o kadar vurdum duymaz ve korkusuzdu. Birisi görecek diye fazla dert etmezdi kendine. Genç "Bu kafayla bir gün herkes öğrenecek o zaman göreceksin! Sana rahat dur diyorum" dedi kollarından kurtulmaya çalışırken. Ama Emre gerçekten çok özlemişti bir hafta boyunca ayrı kaldığı aşkını.
"Tamam bıraktım. Nasılsın görüşmeyeli?" diyerek yere düşen biblonun parçalarını aldıktan sonra kalçasını masaya dayadı.
"Ne olsun işte. Her gün aynı şeyler. Dükkandan eve, evden dükkana."
Emre "Bunu yapıştırırsak yüz liraya okuturuz. Kimse anlamaz" derken kırılan parçayı bibloya uydurmaya çalışıyordu.
Genç bibloyu elinden alıp çöp kutusuna atarken "Bundan hayır gelmez artık. Yüz lira borçlusun" diyerek gülümsedi.
"Bir öpücük versem" diyerek ona doğru uzattı büzüştürdüğü dudaklarını. Genç omuzlarından iterek "Kudurdun mu oğlum Ankara'da? Yapma şunu diyorum sana!" dedi yine korkuyla deponun kapısına bakarak.
"Sende gelseydin bu kadar kudurmazdım. Beni sensizlik kudurtuyor. Akşam deniz yapalım mı?"
"Kudurmuşsun belli" diyerek gülümsedi genç. Ardından "Tamam yemekten sonra gideriz. Laf aramızda bende çok özledim seni" dedi.
Emre ona gülümseyerek bakarken "Ne yaptın Ankara'da? Güzel geçti mi?" diye sordu.
"Bıraktığım gibi değişen bir şey yok. Sen ne yaptın ben yokken?"
.......
Akşam olduğunda ailece sofraya oturmuştu genç. Yemek yerken telefonuna mesaj geldi. Annesi "Kim o?" diye sordu merakla.
"Denize gideceğiz Emre'yle. Ne zaman çıkarız diye soruyor?" dedi.
Yemekten sonra mayosunun üzerine şortunu giydikten sonra evden çıktı. Emre'yle buluştuktan sonra birlikte sahile gittiler. Turistlerden epey uzak her zaman yüzdükleri yerde soyunup denize girdi iki genç. Bir süre birlikte suyun içinde doyasıya eğlendiler. İkisi de ayrı kaldıkları bu süre zarfında çok özlemişti birbirlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Cerita PendekZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)