Genç elleri kelepçeli bir şekilde polis arabasına bindiğinde gözyaşlarını tutamamıştı. Serap'ın öldüğüne inanamıyordu. Daha dün akşam sapa sağlamdı. Arabanın içinde sohbet etmişlerdi birlikte. Yaşadıklarını anlatırken onun kadar kahrolmuştu. Bebeğini kaybettiğini duyunca yüreği parçalanmıştı. İçine doğmuş gibi ölümden bahsetmişti. O sözler ve umutsuz bir şekilde bakan yüz ifadesi tekrar canlandı hafızasında.
"Ailemi kaybettim. Bebeğimi kaybettim. Bir canım kalmış onu da alsın bu kahpe kader. Umrumda değil artık."
"Keşke Serap'ı dinlemeyip, onunla gitseydim. O herifin bir şey yapacağını tahmin etmeliydim" dedi gözyaşları içinde. Ardından başını ellerinin arasına alarak ağlamaya devam etti Serap için.
Karakola geldiklerinde arabadan indirip nezarethaneye götürdüler. Demir parmaklıkların içine girdiklerinde kelepçelerini çıkarıp kapıyı üzerine kapattılar. "Serapı ben öldürmedim. Benim cinayetle ilgim yok" diye bağırdı demir parmaklıkları tutarak.
Polis "Amirim şu an savcıyla toplantıda. Cinayetle ilgili son bilgileri alıyor. Toplantısı bitince sizi sorguya alacak. Derdini orada kendisine anlatırsın. Şimdi sesini çıkarmadan oturup gelmesini bekle!" dedikten sonra oradan ayrıldı.
Genç duvar dibindeki tahta bankın üzerine oturup başını ellerinin arasına aldı çaresiz bir şekilde. Serap'a mı kendisine mi üzüleceğini şaşırmıştı? Ne kendisi ne Serap bunları haketmemişti. "Allah'ım bu nasıl bir acı? Ne yapacağım ben?" diye mırıldandı ağlamaklı bir sesle.
Bir süre sonra annesi, kız kardeşi ve Hakan girdiler telaşla içeriye. Onları görünce ayağa kalkıp demir parmaklıklara tutundu genç. Hakan "Kardeşim ne yaptın sen?" diye sordu şaşkın gözlerle bakarak.
"Yemin ediyorum ben bir şey yapmadım. Onu son gördüğümde iyiydi" dedi.
Oğlunun saçlarını ve yanaklarını okşayan kadın "Benim oğlum kimseyi öldürmedi. Benim oğlum suçsuz" dedi gözyaşları içinde.
Onlar konuşurken kapıda Emre belirdi. Hakan sinirle "Senin ne işin var burada?" diyerek çattı kaşlarını.
Gence bakarak "Çarşıda tutuklandığını öğrenir öğrenmez geldim. Ne oldu? Seni niye tutukladılar?" diye sordu.
Ağlamaklı bir sesle "Hiçbir şey bilmiyorum. Sabah dükkana gelip Serap'ın öldüğünü söyleyip beni buraya getirdiler. Ben hiçbir şey bilmiyorum. Serap'ın öldüğüne inanamıyorum" dedi genç.
"Tamam Tolga. Ben davanı üstlenmek istiyorum. Elimden ne gelirse yapacağım. Seni buradan çıkaracağım" dedi.
Kadın "Emre evladım. Ne olur kurtar oğlumu. Biliyorsun oğlum bir karıncayı bile incitmez. Tolga suçsuz" diyerek bu defa Emre'nin yanaklarını tuttu yalvaran gözlerle bakarak.
"Biliyorum. Ben şimdi gidip savcıdan ne olduğunu öğrenmeye çalışayım. Sonra detaylı şekilde konuşuruz"
Emre hızla yanlarından ayrılırken annesi "Oğlum kim bu Serap? Nereden tanıyorsun onu?" diye sorarken kalbini tutup sendeledi.
Tolga ve kardeşi korkuyla "Anne iyi misin?" diye bağırdılar. Ardından genç "Annemi çıkarın buradan" dedi.
Hakan "Hadi teyzecim dışarıya çıkıp hava alalım" diyerek girdi kadının koluna.
"Kim diyorum bu Serap?"
"Tamam teyzecim ben sana her şeyi anlatacağım. Hadi çıkalım biz" diyerek onu oğlunun yanından çıkardılar. Genç çaresiz bir şekilde parmaklıklara vurduktan sonra tekrar oturdu tahta banka.
Saatler sonra sorgu odasına almışlardı onu. İçeri giren komiser karşısına oturarak. "Neden burada olduğunu biliyor musun?" diye sordu.
"Bana Serap'ın öldüğünü söylediler. Sonra da buraya getirdiler. Onun öldüğünü sabah dükkanda öğrendim. En son gördüğümde morali biraz bozuktu ama gayet iyiydi. Nasıl öldürmüşler Serap'ı?" diyerek baktı yaşlı gözleriyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Cerita PendekZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)