Kuaförde işi biten gencin sinirleri daha yeni yeni yatışmaya başlamıştı ki, dükkana geri dönerken karşısına birden Ömer çıkmıştı. Yine aynı konuyla ilgili tek kelime dahi duymaya tahammülü yoktu şu an.
Onun önüne geçerek "Herkesi kandırabilirsin ama ben yemem. Sen kim, karı sikmek kim? Topun tekisin. Sadece göt vermeyi seversin sen" dedi.
En azından sonunda Serap'la birlikte olduğuna inanmayan biri çıktığı için mutlu olmuştu içten içe. Ama bu kişi Ömer olduğundan, söylediği bu lafları yedirmek farz olmuştu artık Tolga'ya. Ona karşı bitip tükenmek bilmeyen devasa bir öfke vardı içinde. Yaşadığı sürece de asla bitmeyecekti bu öfkesi.
Yakasından tutup, dönerci dükkanının duvarına çarptı sert bir şekilde sırtını. Korkağın teki olmasına rağmen sürekli geçmişi hatırlatarak Tolga'yı daha da sinirlendirmek için elinden geleni yapıyordu. Sanki bundan manyakça bir keyif alıyordu Ömer.
"Emre varken sen karılara bakar mısın hiç?Doğuştan ibnesiniz ikinizde. Düzelmiş numarası yapıyorsun ama elbet yine yakalayacağım sizi. Bu defa sen mi kaçarsın buradan, o mu görürüz o zaman?"
Sinirle "Senin amına koyayım lan Ömer! Ne derdin var senin benimle? Geberteceğim oğlum seni!" diyerek yüzüne sert bir yumruk savurdu. Dönerci dükkanından ve etraftaki dükkanlardan koşarak gelen esnaflar "Yapmayın çocuklar!" diyerek onları ayırdı.
Orta yaşın üzerinde, beyaz saçlı bir adam "Ömer siktir git buradan! Şimdi ben seni alacağım ayağımın altına. Tolga'ya bulaşmaktan vazgeç artık!" diye bağırınca Ömer dudağını tutarken "Hepinize göstereceğim ben!" diyerek oradan uzaklaştı.
Omzumu sıkan adam "Tolga boşver onu. Sen doğru yolu buldun ya gerisini siktir et. Hayırlı haberlerini de alırız inşallah en yakın zamanda" dedi gülümseyerek.
"Anlayamadım. Ne hayırlı haberi Rüştü abi?"
"Evlilik haberi. İnşallah helal süt emmiş bir kızla seni baş göz ederiz. Çarşıda şöyle görkemli bir düğün yaparız artık. Hem baban da çok sevinir buna" diyerek koluna vurdu.
Genç dişlerini sıkarken "İnşallah o da olur bir gün abi" dedikten sonra dükkana doğru yürümeye başladı.
Arkasından bakarken esnaflardan biri "Helal olsun. En sonunda doğru yolu buldu. Tolga iyi çocuk aslında" dedi.
Bir diğeri "Galiba Emre çıkarmış onu yoldan. Yoksa Tolga küçükken kızlarla gezerdi. Ben hep görüyordum" diyerek baktı ardından.
"İnşallah Emre de, Tolga gibi düzelmiştir İstanbul'da" diye kendi aralarında konuşmaya başladılar.
Dükkana gelen genci gören annesi "Sıhhatler olsun benim yakışıklı oğlum" dedi. Şükran ona hayranlıkla bakarken onun dükkanda olduğunu bile farketmemişti. Arabanın anahtarlarını alıp "Benim biraz işim var birkaç saate gelirim ben" dedikten sonra tekrar dükkandan ayrıldı. Hızlı adımlarla çarşıyı geçip arabasına atlayarak gaza bastı.
Arabayı evlerinin önüne yanaştırıp aşağıya indi. Bahçeden geçip evin kapısını açtıktan sonra içeriye girdi. Babası her zaman oturduğu koltukta oturmuş deniz manzarasına bakıyordu.
Ona "Baba nasılsın? Bir ihtiyacın falan var mı?" diye sordu. Babası başını çevirip ona bakarken yine kaşları çatılmıştı. Ardından tekrar gözlerini Akdeniz'in mavi sularına çevirdi hiçbir şey söylemeden.
Genç duvar dibindeki vitrinleri ve konsolun çekmecelerini kurcalamaya başladı. Babası merakla ona bakarak "Ne arıyorsun?" dedi boğuk bir sesle.
"Önemli bir şey değil. Dükkanla ilgili bir kaç evrak." dedi aramaya devam ederken. Eğilip konsolun kapağını açtı. Fakat aradığı şeyi bulamamıştı bu odada. Ardından koridora çıkıp annesinin yatak odasına girerek orada ki dolap ve çekmeceleri kurcalamaya başladı "Nerede bu mektuplar?" diye mırıldanarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Kısa HikayeZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)