Gecenin sonunda yukarıya çıkmıştı Tolga ve Serap. Hakan işi o kadar abartmıştı ki kapıdan girene kadar ikisini çekmeye devam etmişti telefonla.
Genç "İçeri de gir bari abicim. Tövbe tövbe!" diye kapıyı sert bir şekilde kapattı arkadaşının yüzüne.
Serap onların haline gülmeye başladı. Kendini yatağa atarken "Şu Gümüşlük'tekiler çok alem ya. Bunların başka işleri güçleri yok mu?" dedi gülerken.
"Hiç sorma. Yıllarıdır ne çektiğimi bir ben bir Allah biliyor onlardan."
Kadın "Anlat bakalım. Neler oldu? Barıştın mı Romeo'yla?" dedi uzandığı yerden koltukta oturan gence.
"Evet. Cevap vermediğim halde bana onlarca mektup yazmış. O da hiç unutamamış beni.
"Niye hiç cevap yazmadın ki?"
Derin bir iç çekerek "Hiç haberim olmadı ki. Annem gelen mektupları hep saklamış benden bunca zaman" diyerek sıktı dudaklarını.
"Kusura bakma ama annen de az değilmiş. Boşu boşuna kahretmişsin kendi kendini. Yazık vallahi."
"Aslında ona da kızamıyorum. O da beni korumak istemiş aklınca. Bilmiyorum işte. Böyle olması lazımmış demek ki."
Kadın üzgün bir şekilde baktı gence. "Eee ağzından cımbızla laf alıyoruz. Nasıl barıştınız. Çok merak ediyorum. Anlat biliyorsun vaktimiz bol" dedi yattığı yerden doğrulup gence bakarak.
"Onları birlikte gördüğüm çocuğun aslında avukatlığını yapıyormuş. Ben yanlış anlamışım. Dava için gittikleri İstanbul'dan dönünce onu görmeye gittim. Beni gördüğünde çok sevindi. Konuştuk işte. O bana başından geçenleri anlattı. Ben kendi yaşadıklarımı anlattım. İkimiz de yüreğimizde aynı acıyla büyümüşüz yıllarca işte.
"Of be nasıl bir aşk sizin ki. Vallahi film gibi. Peki rahat rahat hasret giderebiliyor musunuz bari?"
Dudaklarını sıkan genç "Sadece barıştığımız gün çocukken yaptığımız gibi sahilde sabahlayıp güneşin doğuşunu seyrettik birlikte. O günden beri daha görüşmedik. O çocuğun davası için İstanbul'da kaç gündür. Sadece mesajlaşıyoruz o kadar" dedi.
Serap "Sen niye gitmiyorsun onunla. Hem Gümüşlük'te ki dedikoducu manyaklardan da kurtulursun işte. Ya kadınlarla birlikte olduğunu kanıtlamak için tiktoktan canlı yayın açmak nedir? Aklıma geldikçe gülüyorum" dedikten sonra kendini yatağa bırakıp tekrar gülmeye başladı.
Genç başı önünde düşündü. Ne işi vardı burada? Niye İstanbul'da Emre'nin yanında değildi şu an? Bu yılları daha ne kadar ayrı ayrı, boş yere harcayacaklarını düşündü. Sonra kendini suçlamaya başladı birden. Hiç mi cesareti yoktu? Korkak mıydı? Emre'nin sevgisini hak ediyor muydu acaba? Sorular beynini kemirirken girdiği bu karanlık dehlizden "Niye dalıp gittin öyle?" sorusu çekip çıkarmıştı adeta.
"Gidemiyorum. Çünkü ben cesareti olmayan, korkağın tekiyim" derken gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bunu gören Serap hemen yattığı yerden doğrulup ayağa kalktı. Yanına giderek "Ağlama ama kıyamam" diyerek oturup ona sarıldı.
"Emre'yle öpüştüğümüzü öğrendikten sonra herkes bana aşağılık bir yaratıkmışım gibi davranmaya başladı. Emre buralardan uzağa gitmişti. Ama benim gidecek yerim yoktu. Zaten gidemezdim. Babam felç kalınca anneme yardım etmem gerekti. Bana ibne diye hakaret eden, hor gören ve kötü davranan çarşıdakilerle her gün iç içe yaşamak zorunda kaldım. Dükkanın kepengine bir gün "Top Tolga'yı sikmek isteyenler arasın" başka bir gün "Götveren ibne burda çalışıyor deyip telefon numaramı yazıyorlardı. Her gün kepenkteki yazıları ağlayarak siliyordum tinerle. Zamanla işte her dediklerine alışmaya başladım. Benim korkak ve ezik biri olmaya başladığım yıllarda başlamıştı oldu böylelikle sanırım" dedi ağlamaklı bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Cerita PendekZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)