Akdeniz'in küçük sahil kasabasında yeni bir gün daha başlamıştı. Arabasından inen genç bütün gece okuduğu mektupların etkisinden hâlâ çıkamamıştı. Emre'ye olan özlemi, öfkesini yenilmişti sonunda. İkisinin de elinden bir şey gelmediğini anlamıştı. Her şeyin bir çaresi vardı ama yapılan hataların geri dönüşü olmuyordu ne yazık ki.
Geçmişi değiştirmeyeceğine göre düşüncelerini gözden geçirmeye karar vermişti. Kader diye bir şey gerçekten varsa, bunların hepsi ne olursa olsun bir şekilde yaşanacaktı. Bunu engelleyemezdi. Yapması gereken geçmişi geçmişte bırakarak bundan sonra ne yapmak istediğine karar vermekti. Genç ne yapmak istediğini çok iyi biliyordu. Çocukluk aşkına ve yaralı kalbine ikinci bir şans daha vermeliydi.
Çarşı esnafı ona gülümseyerek selam veriyordu dükkana doğru yürürken. Halbuki daha birkaç gün önce gay olduğu için öfkeyle bakan, vebalıymış gibi kaçan ve sürekli dışlayan yine aynı kişilerdi. Kafalarındaki kalıplara sığmayan insanları hor görmek ve aşağılıkmış gibi davranmak, sonra da hiçbir şey olmamış gibi güler yüz göstermek kelimenin tam anlamıyla iki yüzlülüğün göstergesiydi. Onların insanları bu şekilde ayrıştıran bakış açısını hiç sevmemişti zaten çocukluğundan beri.
Vitrindeki makeni giydiren Ömer ona soğuk bir yüz ifadesiyle baktı dükkanın önünden geçerken. Hiç sevmese bile,en azından, gerçek duygularını açıkça belli eden tek kişi Ömer olduğunu biliyordu çarşıdaki esnaflar arasında. Ne olursa olsun çizgisini bozmadan hayatına Tolga'dan nefret ederek aynı şekilde devam ediyordu her daim.
Dükkana geldiğinde yan taraftaki kuyumcunun kapısının önünde duran Şükran'a "Günaydın" diyerek gülümsedi. Soğuk bir yüz ifadesiyle bakarak hiçbir şey demeden içeriye girdi kız öfkeli gözlerle bakarken.
"Sanırım bizden olmayacağını o da anladı en sonunda" diye mırıldanarak dudaklarını sıktı eğilip kepengin kilidini açarken. Hayatında her şeyin tekrar yoluna girdiğini hissediyordu. Annesiyle konuşmak ve ne olursa olsun yanında olacağını duymak iyi gelmişti. Şimdi artık geriye Emre'yle konuşup her şeye yeniden başlamak kalıyordu.
Yine de geçmişte olanları, babasını ve çarşı esnafının acımasız tavrını düşündükçe, Emre'yle her şeye baştan başlayacak olmak korkutucu bir fikre dönüşüyordu bir an da. O zaman da yine karanlık düşüncelerle boğulmaya başlıyordu zihninin içi. Sonu belli olmayan büyük bir kısır döngünün içindeydi dün akşamdan beri.
.......
Dükkanda yalnız olmasını fırsat bilerek boş bir kağıt ve kalem aldı eline. Ardından dün okuduğu mektupların etkisiyle bir şeyler yazmaya başladı. Üzerinden yıllar geçmiş ve cevap vermek için oldukça geç kalınmış bu mektupta, Emre'ye olan özlemi ve yüreğindeki sevgisini kelimelere dökmeye başladı en içten bir şekilde. Yazmaya başladığında onunla tekrar lise yıllarına geri dönmüştü sanki. Gözleri dolarken birlikte geçiremedikleri yıllara oldukça içerlenmişti.
Emre;
Bu mektubu yıllar önce gönderdiğin sayısız mektuplara ithafen yazıyorum. Maalesef hiçbiri benim elime geçmemişti. Onların hepsini annem dün verdi bana. O zaman çok küçüktünüz. Bu zalim dünyayla baş edemezdiniz. Ama artık bunları sana vermemin tam zamanı diyerek verdi hepsini.
Yazdığın mektuplar elime geçer geçmez bütün hepsini tek tek okudum. Ardından bu cevap mektubunu yazmaya karar verdim. Yazarken aklımda lise yıllarımızda birlikte geçirdiğimiz anılar dolaşıyordu zihnimde. Her anı da gözlerim doldu. Gidişinden sonra geçen sensiz yılların omuzlarıma çöken ağırlığıyla bütün gece ağladım.
İnan hiç aklım almıyor. Biz sevmekten başka ne yaptık ki, en güzel yıllarımızı ayrı geçirmeye mahkum olduk? Sevmenin suç olduğu bir yerde yaşamanın cehennemde yaşamaktan ne farkı kalıyor? Annemin dediği gibi dünya çok zalim, insanlar çok acımasızdı. Hiçbiri yüreğimizde ki saf ve temiz sevgimizi anlayacak kadar temiz kalpli değildi maalesef.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı
Historia CortaZaman geçse ne farkeder ki, gönül vazgeçmeyince? (Boyxboy)