Bl.6

1.7K 96 42
                                    

Emre'nin yıllar sonra dönmesiyle birlikte karmaşık duygulara bürünen genç bu ruh haliyle ne yapacağını bilemez halde oturuyordu. Geçmişte yaşadıkları sürekli zihninde dolaşıp duruyordu. Yüreği bazen onunla birlikteyken mutlu olduğu günlerin hasretini çekerken, bazen de yaptıkları yüzünden nefretle doluyordu.

Bu yasak aşkın bütün bedelini tek başına ödemenin büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyordu. Babası felç olunca ve işler annesine kalınca, dükkanda annesine yardım etmek için okulu bırakmak zorunda kalmıştı. O ise buralardan giderek bütün suçlamalardan kurtulmuştu. Liseyi ve üniversiteyi okumuş ve iyi bir yere gelmişti. Aynı duyguları yaşayan iki insana hayatın hiç adil davranmadığını düşünüyordu. Bu yüzden ona olan öfkesi sevgisinden çok daha ağır basıyordu.

"Tolga bu saatte ne işin var burada? Niye dükkanda değilsin?"

Bu sözle gözlerini dalıp gittiği Akdeniz'in mavi sularından sesin geldiği yöne çevirdi. Tebessüm etmeye çalışarak "Erdal abi sen miydin? Ben biraz hava alayım dedim" diyerek baktı.

Erdal çarşı esnafının emektarlarındandı. Turistlerin rağbet ettiği küçük bir baharat dükkanı vardı. Babasının en iyi arkadaşlarından biriydi. Tolga ve Emre olayı duyulduktan sonra bütün çarşı esnafı hor görüp, suçluymuş gibi davranırken, ona ve ailesine sırt çevirmeyen ve destek olmak için elinden geleni yapan tek kişiydi kendisi.

"Ceren'de gelmiş. Okulu da bitmiş duyduğuma göre hayırlı olsun. Ama pek sevinmişe benzemiyorsun sen"

Başını sağa sola sallarken "Kardeşimin gelmesine niye sevinmeyim Erdal abi? Çok sevindim" dedi.

"O zaman Emre'nin gelmesi sıktı canını."

Gözlerini tekrar maviliklere çevirdi. Derin bir iç çekerek "Bok vardı da geldi. Her şey yeni yeni düzelmeye başlamıştı. Geçmişte yaşananlar unutulmuştu. Çarşıdakiler bana suçluymuşum gibi bakmıyordu. Onun gelmesiyle sanki her şey en başa döndü. Kimse benim selamımı bile almıyor o geldiğinden beri" dedi üzgün bir ses tonuyla.

Yanına oturan adam "Tek sorun bu mu?" diye sordu.

"Başka ne olacaktı?"

Derin bir iç çeken Erdal "Bana her şeyini anlatmasan da seni gayet iyi tanıyorum ben. Ne kadar düzeldim desen de rol yaptığını biliyorum. İlgi duyuyormuş gibi davransan da, sen hiç kızlara ilgi duymadın. Emre'den başka kimse de olmadı hayatında. Çünkü onu unutamadın hiç. Ona karşı hâlâ bir şeyler hissediyorsun öyle değil mi?" dedi.

Dişlerini sıkarak yanında oturan adama tekrar gözlerini çevirirken "Ona karşı hissettiğim tek şey nefret!" diyerek baktı.

"Emre'yle konuştum buraya gelmeden önce. Seninle konuşmak istemiş ama sen onu dinlememişsin. Keşke durup biraz dileseydin Emre'yi. Eminim onun da kendini anlatmaya ihtiyacı vardır."

Genç kaşlarını çatarak "Onu affedemiyorum Erdal abi. Babana sakın bir şey söyleme diye yalvardım yol boyunca. Ama sanki öyle dememişim gibi çıkıp beni sevdiğini söyledi herkesin içinde. Sende oradaydın. Gördün. Babam ne hale geldi. Apar topar hastaneye zor yeriştirdik birlikte babamı. Günlerce babamın canıyla uğraştık hastane köşelerinde. Mahalleye geri döndüğümüzde bir haber bile vermeden çekip gitmişti. Onun yüzünden annemi dükkanda yalnız bırakmamak için ben okulu bıraktım. Biliyorsun abi. Emre lise de, üniversitede her şeyden habersiz hayatını yaşarken. Herkes beni suçladı. Bana virüslüymüşüm gibi davrandılar. Hor görüp, aşağıladılar. O ne gördü ki, ne anlatacak?" dedi ağlamaklı bir sesle gözleri dolarken.

"Biliyorum Tolga yaşadıkların hiç kolay şeyler değil. Ama emin ol onun da hayatı düşündüğün kadar rahat geçmemiş. Memleketteki akrabaları burada yaşanan olaylar duyulunca ona pek iyi davranmamışlar. Aynı senin gibi onu da hor görüp aşağılamışlar. Daha bir çok şey var yaşadığı. Ama geri kalanını kendin sorarsın artık. Bir şey daha seni aklından bir gün dahi olsun çıkarmamış."

"Onunla konuşmayı düşünmüyorum.Onu ve yaptıklarını affedemiyorum. Anla beni" dedi başını sağa sola sallarken.

Erdal dudaklarını sıkarak "Sana bir sır vereyim mi? Gençken Alman bir turistle tanışmıştım. Sarışın, mavi gözlü çok yakışıklı bir çocuktu" dedi.

Genç şaşkın gözlerle bakarken anlatmaya devam etti. "Çok içmiştik. Sonra bir şeyler oldu. Bilirsin işte bir an da olur ve sonrasını düşünmezsin. Sadece duygularınla hareket edersin. Bütün gece birlikte olduk. Sabah gözümü açtığımda onun kaldığı otelde aynı yatakta çırılçıplak buldum kendimi." diyerek gülümsedi.

"Erdal abi ciddi misin sen?"

Başını sallayarak "Evet. Adı Michael'di. Ona ilk görüşte aşık olmuştum. Yıllarca herkesten sakladığım bütün duygularımı bir ay boyunca onunla yaşadım. Hayatımın unutamadığım en güzel bir ayını onunla geçirmiştim" dedi.

"Sonra ne oldu?"

"Dedim ya gençtim. Birisi duyacak, görecek, öğrenecek diye çok korktum. Bana Almaya'ya gidip birlikte yaşamayı teklif etti. O da bana aşık olmuştu. Ben kabul etmedim. Bu defa o buraya yerleşmek istedi. İşler ciddiye binince insanın korkusu ve pişmanlığı daha da artıyor bu boktan yerde. O tek başına gitti. Bir daha da hiç görüşmedik. Ama şimdi düşünüyorum da keşke hayatımı başkaları için değil de kendim için yaşasaymışım. Geri kalan hayatım hep keşkelerle ve yaşayamadığım her şey için pişmanlık içinde geçti" diyerek iç çekti.

"Bilmiyordum. Cidden çok üzücü."

Adam "Demem o ki, eğer hâlâ Emre'yi aklından atamadıysan bundan sonra unuturum diye sakın ümitlenme. Ömrünün sonuna kadar yüreğini kemirerek hayatını karartmaya devam edecek. Benim gibi keşkelerle yaşamamak için cesaretli olman gerekiyor. Ben Michael'le gitmeye cesaret edememiştim ve onu sonsuza kadar kaybettim. Aşk biraz da cesaretli olmaktır. Sen bu anlattıklarımı bir düşün. Hadi ben kaçtım" dedikten sonra yanından ağır adımlarla yürüyerek ayrıldı.

Erdal'ın bir erkeğe aşık olacağı aklının ucundan bile geçmemişti şimdiye kadar. Herkes kendisini dışlayıp, selamı bile keserken, neden bir tek onun yanında olduğunu anlamıştı.

Dükkana doğru yürürken Erdal'ın söylediklerini düşündü. Emre'de aynı yollardan geçmişti. Akrabaları ona gay olduğu için kötü davranmış olmalıydı. Kendisi burada her türlü aşağılanmaya maruz kalırken, onun da aynı muameleyi gördüğü hiç aklına gelmemişti şimdiye kadar. Emre'yi dinlememekle ona karşı büyük bir haksızlık yaptığını düşündü. Erdal'ın dediği gibi kendisi gibi o da çocuk yaşta büyük korkular, pişmanlıklar ve acılar yaşamış olmalıydı bu yasak aşkları yüzünden.

Bu sırada Emre'nin arabasına bindiğini gördü. Onunla buralarda konuşmak tehlikeli olurdu. Herkesin gözü üzerlerindeydi. Zaten dedikodu yapmak için yer arıyordu çarşı esnafı. Onu takip ederek gözden uzak bir yerde konuşmanın en doğrusu olduğunu düşünerek arabasına yöneldi.

Trafikte onu takip etmeye başlamıştı. Yıllar sonra onunla konuşacak olmanın heyecanı sarmıştı bütün bedenini. Aklındaki sorulara sonunda cevap bulacaktı. Emre'nin kendisini hâlâ sevip sevmediğini öğrenecekti. Boşa giden yılları telafi etmek mümkün olacaktı belki de. Geçen akşam ona ağır sözler söylediği için pişmanlık duymaya başlamıştı içten içe.

Bir süre sonra takip ettiği araba sahil yolundaki deniz manzaralı bir restoranın önünde durdu. Emre arabadan inip restorana girdi. Gençte arabadan inip restorana doğru yürümeye başladı. Aklına İrem'in söyledikleri gelince buraya yalnız gelmediğini hatırladı. Otelde kalan kişinin sevgilisi olacağı düşüncesi yüreğini bir kez daha sızlatmıştı gencin.

Restorandan içeriye girdi. Etrafına baktı korkuyla. Terasta Emre'yi kısa, yeşil saçları olan, renkli kıyafetler giyen, kısa boylu birisinin karşıladığını gördü. İkisi de birbirini görmekten son derece mutluydu. Yüzleri gülüyordu konuşurken. Feminen hareketleri olan bir erkekti bu gördüğü. Birlikte oturdular masaya gülerek. Emre, onun narin ince parmaklarıyla tuttuğu sigarasını yaktı. Ardından kendisi de bir sigara koydu dudakları arasına. Bu gördüğü manzarayla bütün dünya başına yıkılmıştı adeta. Büyük bir hayalkırıklığı içinde izledi onları. Yıllarca ondan başkasına bakmayan gözleri, Emre'yi  başka birisiyle görmenin verdiği acıyla dolmaya başlamıştı oradan ayrılırken.

Akdeniz Akşamları //BxB// Final Yaptı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin