Hala birbirlerinin dudaklarından ayrılmayan ikiliye bakıp sahte bir öksürükle varlığımızı belli ettiğimde, ikisi de hızla kendilerine gelmiş. Jimin yoongi'nin kucağından kalktığı gibi kendini koltuğa atmıştı.
"Az önce ne oldu öyle?"
Şaşkın ve afallamış suratına karşın gülümseyerek "Tebrik ederim, Ruh eşini buldun." demiştim. Küçücük gözleri şaşkınlıkla büyümüş "Ne?" Demişti.
Jungkook arkadaşına dönüp "sana anlatmıştım jimin. Ruh eşleri birbirlerini bulduğunda, engel olamadıkları bir çekim gücüyle birbirlerine çekilirler."
Jimin jungkook'a bakıp "evet ama ben... sadece beklemiyordum." Dediğinde jungkook gülümseyip "zaten bu gibi durumlar hiç beklemediğin bir anda yaşanır jim" demişti.
Yoongiye baktığımda aptal arkadaşımın aval aval sırıtarak jimini izlediğini görmüştüm. Anlaşılan jiminin ruh eşi olması hoşuna gitmişti.
"Tamam şey, her neyse. Şimdilik asıl konumuza dönelim. Jungkook'un burada ne işi var? En son hava almaya çıkacağını söylemişti."
Jimin'in tüm olayı dağıtıp asıl konuya gelmesiyle, jungkook tüm yaşanan olayları anlatmaya başlamıştı.
"Yine mi babanın askerleri? Bir kurtulamadık şunlardan ya nereye gitsek peşimizden geliyolar"
Jimin sinirle söylendiğinde, jungkook umursamaz bir tavırla omuzlarını silkmişti. "Umrumda değiller jimin.
Ben istemediğim sürece kimse beni bir yere götüremez""Yalnız, Ruh eşin baya dişli çıktı taehyung."
Yoonginin gülerek söylediği şeyle bende gülümsemiş "Eh, benim eşimden de bu beklenilirdi zaten" diyip Jungkook'a döndüğümde gözlerini hızla benden kaçırmış, başını eğerek yüzüne düşen mavi tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştı.
Hafif kızaran yanaklarını görmemle kendime engel olamamış elimin tersiyle yanağını hafifçe okşayarak konuşmuştum.
"Nasıl utanırken bile böyle güzel olabilirsin ki?"
Jungkook söylediklerimle daha çok utanmış gibi elleriyle yüzünü yelleyip, bakışlarını kaçırarak hızlı hızlı konuşmuştu.
"Ahh şey, şey yapalım hadi... Lilith! Evet, hadi Lilith'i bulalım."
Konuyu değiştirme çabasına gülüp "Nasıl?" Diye sorduğumda, yoongi de bana katılarak "evet, nasıl olacak o. Biz kaç gündür uğraşıyoruz ama hala tık yok." Demişti.
"Pardon? Lafınız bölüyorum ama lilith kim?"
Jiminin sorusunu, yoongi "taehyung'un ikizi" diyerek cevaplamıştı hemen.
"Peki neden onu arıyoruz?"
"Çünkü kaçtı."
"Nereye?"
"Buraya. Yani dünyaya"
"İyi ama neden?"
"Bilmem, belki de günlük rutininden eksik kalmak istememiştir."
"Günlük rutin mi? yoongi sen şunu bir düzgün anlatsana bana"
"Bak güzelim. Lilith sürekli evden kaçıp gezegen gezegen dolaşan, kendine macera arayan, bizi de peşinde koşturmaya bayılan kızıl bir cadıdır. sözde taehyung'un ikizi ve bizden biri ama dost mu? düşman mı? belli değil.
Yemin ederim düşmanlardan çok lilith'le uğraşıyoruz ya."Yoongi'nin güzelim kelimesi jimini bir anlığına şoka soksa da kendini hızlı toparlayıp dinlemeye devam etmiş, sonunda hevesle konuşmuştu.
"E bu aynı ben. Acaba bir ihtimal lilith benim kayıp ruh ikizim falan olabilir mi?"
"Saçmalama jim"
Jungkook'un göz devirerek konuşmasıyla jimin "Ne var be olamaz mı? Ruh eşi diye bir kavram varsa eğer, ruh ikizi de vardır." Diye homurdanmıştı.
"Aynı şey mi salak?"
"Değil mi gerizekalı?"
"Değil tabi"
Bu atışmanın bir sonu olmayacağını anladığımda, araya girerek konuyu dağıtmıştım.
"Jungkook, jimin. Acaba diyorum tartışmayı bırakıp, lilith'i nasıl bulacağımıza mı odaklansak artık hm?"
"Bunun için odaklanmamıza gerek yok ki taehyung. Lost finder'la iki dakika da buluruz yerini"
Jungkook'un söylediğiyle kaşlarım
Tekrar karmaşayla çatılmış, anlamadığımı belirtecek bir şekilde sormuştum. "Lost finder?"" 'Lost finder' bir kayıp bulma cihazıdır. Birini bulmak istediğin an bu cihaz sayesinde onu nerde olursa olsun anında bulabilirsin. Babamın askerleri bizi nasıl sürekli buluyor sanıyorsunuz"
"Oha, harbi mi? Abi desene biz boşu boşuna bunca yıl gezerek vakit kaybetmişiz.
Ulan taehyung biz de niye yok lan bundan. Sözde en büyük gezegeniz ama bak en önemli buluşu satürn gezegenine kaptırmışız.""Ne olmuş yanii? Bizim de yalan dedektörümüz var ve hatırlarsan onun sayesinde gezegenimizde yaşayan onlarca casusu yakalayıp sürgün etmiştik."
"Doğru, ama yine de bizim de bir lost finder'ımız olsaydı hayat bizim için daha kolay olabilirdi"
"Hey merak etmeyin istediğiniz zaman kullanmanıza izin verebiliriz"
Yoongi jimine gülümseyerek bakmış "çok tatlısın jiminie" diyerek saçlarını okşamıştı.
"Vıcık herif." İğrenir gibi yapıp yüzümü buruşturduğumda, yoongi gözlerini devirerek "hah! Bana diyene de bak hele. Jungkook'u gördüğünde neler hissettiğini, hatta ona nasıl hitap ettiğini söylememi ister misin?" Dediğinde panikle gözlerimi büyütüp ellerimi sağa sola sallayarak
"Hayır, sakın" demiştim."Hitap mı? Nasıl hitap ediyormuş."
Jungkook'un merakla sorduğu soruya her ne kadar söylememesi için el kol işareti yapsam da. Benim hain arkadaşım beni umursamamış, aksine bu durumdan keyif aldığını belli edecek şekilde sırıtarak cevaplamıştı jungkook'u.
"Parlak yıldızım mıydı?... Yoksa minik yıldızım mı?..."
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Taslakta hazır bekleyen son 3 bölüm kaldı ve ben güncel de ne bok yicem onu düşünüyorum şuan 🙄

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contingency (Taekook)
Fanfictionkaçak kardeşini bulmak için arkadaşıyla dünyaya gitmek zorunda kalan taehyung, hiç tahmin edemeyeceği bir durumla karşı karşıya kalır.