Düzenlemeden atıyorum. Yanlışlarım varsa görmezden gelin lütfen 🙏🏻
Uranüs'ün askeri son söylediğim kelimeyle put gibi dona kalsa da, onu dürterek kendine getirmiş, bizi bir an önce prenslerine götürmesini söylemiştim.
Askerde sonunda sözümü daha fazla ikiletmemiş, prens tenyo'nun şuan kralla bir toplantıda olduğunu ama haber vereceğini, bizim de bu süreçte geldiğimiz bu geniş oda da onu beklememiz gerektiğini söyleyip gitmişti.Ben de kendimi koltuklardan birine atmış, gayet rahat bir pozisyonda bacaklarımı iki yana açarak oturmuştum.
"Sende otursana güzelim" diyerek jungkook'a döndüğümde, gözlerinin donmuş bir şekilde bir noktaya takıldığını görmüştüm ve benim de gözlerim istemsizce takıldığı yöne kaydığında, gülüşüme engel olamamıştım. Çünkü bakışları tam olarak bacak aramdaydı.
"Jungkook?"
"Hmm... Ne?"
Sesimle irkilip kendine geldiğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmış. "Otursana" demiştim.
"Nereye?"
Hala etkisinden çıkamamış olacak ki Alık alık suratıma bakarak sorduğunda, dudağımın tek kenarı kıvrılmış, kaşlarımla bacak aramı işaret ederek cevaplamıştım sorusunu.
"Kucağıma"
"NE?"
cevabımla gözleri irileşmiş, küçük dudakları şaşkınlıkla aralanmış ve yanakları utancından kıpkırmızı olmuştu. O kadar sevimliydi ki, dişlerim kamaşıyordu ısırmak için.
Bir gün gerçekten dayanamayıp ısıracaktım o bal yanakları.
"Taehyung dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır, aslında gayet ciddiydim."
"Neden?"
"Çünkü buraya bir amaç uğruna geldik öyle değil mi? Bir amacımız vardı. Normalde kaos yaratmaya gelmiştik. Ama düşündüm de, neden şu aptal prensi kudurtmak varken kaos yaratalım ki?"
"Prensi mi kudurtacağız?"
"Hmhm. Ne dersin? Sence de biraz eğlenmeyelim mi?"
Yüzümde yerini koruyan şeytani gülüşüm eşliğinde sorduğumda. jungkook ellerini hızla birbirine çarpmış, büyük bir heyecanla cevap vermişti.
"Deli misin? Ben eğlenceye bayılırım. Ama bunu nasıl yapacağız?"
"Oturursan anlarsın?"
"Ne? Nereye? yanına mı oturayım?"
Gözlerini kaçırarak sorduğu soruya karşı ufak bir kahkaha atmıştım. Zekiydi ve beni anladığını da biliyordum. Yanaklarının tekrar kızarmasından bile belliydi bu ama kaçıyordu işte açık açık konuşmaktan.
"Zeki olduğunu biliyorum jungkook. Hiç salağa yatma. Ne demek istediğimi gayet iyi anladın"
"Offf, gözünden de hiçbir şey kaçmıyormuş valla."
Dudaklarını büzerek söylendiğinde gülümsemiş elimi ona doğru uzatarak "gel hadi" demiştim.
Alt dudağını dişleriyle kıstırıp yavaşça yanıma gelerek elimi tuttuğunda, hızla kendime çekmiş kucağıma düşmesine sebep olmuştum. Dizleri kalçalarımın iki yanında koltuğa gömülmüşken, elleri anında omuzlarımı bulmuştu.
İri parlak gözleri şaşkınlıkla büyümüş nefes alış-verişleri hızlanmıştı. O kadar güzeldi ki, onu tüm gün böyle kucağımda oturtup saatlerce o güzel yüzünü izleyebilirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contingency (Taekook)
Fanfictionkaçak kardeşini bulmak için arkadaşıyla dünyaya gitmek zorunda kalan taehyung, hiç tahmin edemeyeceği bir durumla karşı karşıya kalır.