Belçika'da ki kamp günü bugün, yani 16 temmuzda, sona ermişti. Gece yola çıkacaktık ve sabah da Türkiye'de olacaktık. Takım İstanbul'a dönecekti tekrardan.
3 günlük bir dinlenme sonrası da, ayın 19'unda yola çıkacaktı takım. İspanya da da kamp bir hafta sürecekti. Sonra da süper lig maçları başlayacaktı.
O günden bu yana bir hafta geçmişti. Yiğit'i olabildiğince az görmüştüm. Gördüğüm anlardaysa genelde suratı beş karış havadaydı.
O gün balkonda Emir abiyle konuşmuştuk. Ben istifa etmek konusunda ısrarcıydım. Emir abi bana Yiğit'i düzgün bir dille uyaracağını söylemişti. Ama Cihan abiden duyduğum kadarıyla bayağı sinirlenip kızmıştı Emir abi. Ne dediğini bilmiyordum.
Eşyalarımı hazırlamış, otelin lobisinde oturuyordum. Gözümde gözlük, başımda şapka, elimde buzlu kahve... Turist gibi oturuyordum açıkçası.
Bu bir haftada odamdan pek çıkmamıştım. Mecburen bir kere sadece maça gitmiştim. Onda da kimseyle iletişim kurmak istemediğimi belli ettiğim için kimse yaklaşmamıştı.
"Ooo, bu güzel hanımefendi kim?" Cihan abinin sesiyle doğruldum ve gülümseyerek ona baktım.
"Hoş geldiniz Cihan Bey!" Karşımdaki tekli koltuğa oturdu ve valizini de yanına çekti.
"Hoş buldum kardeşim! Nasılsın?" Kahvemi sehpaya bıraktım ve dudağımı büzdüm.
"İyiyim! Sen nasılsın?" Sağ ayak bileğini sol diz kapağına koydu ve kollarını da göğsünde birleştirdi. Üstünde beyaz Adidas-Beşiktaş polo yaka tişört, siyah Adidas eşofman, beyaz spor ayakkabı ve görebildiğim kadarıyla da beyaz çorap giymişti.
"İyiyim ben de. Karımı özledim!" Bu dediği beni güldürmüştü.
"O kadar güzel bir karın var ki, özlememek haksızlık olur gibi." Dudakları beğeniyle yukarıya kıvrıldı.
"İçinde yatan bir şair var gibi?" Kıkırdadım bu dediğine.
"Yok be abi. Ama küçükken edebiyat öğretmeni olmayı isterdim. Böyle şiirler, şairler, yazarlar falan çok dikkatimi çekerdi." Gözleriyle beni kısaca süzdü.
"Sana da yakışırmış ha öğretmenlik!" Ellerimi omuz hizama kaldırdım.
"Nasip. Demek ki bu benim için hayırlı oldu." Dedim ve ardından alayla güldüm. "Tabi ne kadar hayırlı, orası tartışılır!" Kafasıyla onayladı beni.
"Parmağın nasıl oldu?" Bakışlarım parmağıma düşünce, gördüğüm yara bandıyla yanaklarımı şişirdim.
O gün pek fark edemesem de, Emir abi fark etmişti. Çok derin kesmiştim parmağımı ve fark edememiştim bile.
"İyi iyi! İyileşiyor."
Biz sohbet ederken arkamızdan gelen konuşma sesleriyle durdum.
"Muhabbetiniz bol olsun abi!" Alper Umut, Alican, Fırat, Furkan ve o gelmişti. Ama görüş alanımda değildi.
"Sağ ol kardeşim. Gelin oturun!" Arkama yaslandım ve kahvemden bir yudum aldım.
Ne yaptığını bilmiyordum ve göremiyordum. Ama açıkçası şu an umrumda değildi.
"Olur abi! Bölmüyoruz sizi değil mi?" Ben ses etmedim.
"Saçmalamayın oğlum. Geçin hadi!" Hepsi geçip teker teker otururken, çaprazımda kalan tekli koltuğa da onun oturduğunu görmüştüm göz ucuyla.
Deniz'i birkaç gündür Yiğit'in yanında görmüyordum. Acaba bana söylediklerini Deniz'e de mi söylemişti? İkisini sadece antrenmanlarda görmüştüm ama onda da birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRANSFER 6
Genel Kurgu"Oyunu kazandın Bade. Mağlup olan taraf ben oldum." Dedi ve duraksadı. Birkaç saniye bekledikten sonra gözleri saçlarıma düşerken benim de duyacağım bir şekilde mırıldandı. "Yendin, evet. Ve bu en güzel mağlubiyetim oldu." Beşiktaş'a yeni transfer o...