ELA HARELER

83 8 333
                                    

Kahraman Deniz - Suç Mahalli

Yeni bölümden selamlarr!!

Bu bölüm birazcık duygusal olabilir, malûm Sedat geldi. (Uğursuz adam sjssj)

İyi okumalar 🥳

Yazardan...

Yalan, gerçeklerden korkmaktı.

Yalan, hiçbir gerçeklik barındırmayandı.

Yalan, en güvendiğin yerden sarsmaktı.

Yalan, inanması güç olandı ve yalan, gözlerden okunan, ama yine de şüphe edilendi. Gerçekler ise yalanın arkasında yatandı. Söylemesi güç, anlaması imkânsızdı. Gerçekler bir sırdı, yalanlar bilindik... Biri mutsuz sonlu hikâyelerdi, biri hep mutlu sonla biten masal.

İki farklı yüz, iki farklı his ve iki farklı yol. İnsanın bir yüzü yalancı, diğer yüzü dürüsttü. İki farklı his vardı; ya affedecekti, ya da öfkesini içinde yaşatmaya devam edecekti. İki farklı yol vardı; ya onun gözünün yaşına bakmadan çekip gidecekti, ya da sessizce yalnızlığına gömülecekti.

O ikinciyi seçmişti.

Tepkisizce geri adım attığında bir çift ela göz dehşete kapılmış şekilde Murat'ın yüzüne baktı. Gözlerindeki korku değil, yalvarıştı. Hayır, suçu yoktu ama bir yerde hatası vardı. Kendine güvendirmekti hatası. İnancı kırılan bir adamın parçalarını birleştirmesi zordu, eskisi gibi olamazdı. "Murat," dedi Almina titrek bir sesle. Sedat'ın gözleri de Murat'a kaydığında ne diyeceğini bilemez hâldeydi.

Murat kaskatı kesilmişti fakat geriye doğru adımlar atıyordu. Görmek istemiyordu bu iki yüzü. Biri babası olduğunu söylerken diğeri güven duygusunu ruhundan hançerleyerek almıştı. Çok can yakıcıydı. Kaçmak, ve yalnızlığa misafir olmak güvenini daha fazla sarsmazdı, buna ihtiyacı vardı. Ne istemişti ki? Sadece mutlu olmaktı çabası. En azından bir gün... Bir gün gülerek geçirsin istiyordu.

En derinlerinde bir şimşek çaktı, kalbindeki ormanlar yanmaya başladı. Ruhu bir yangının her anına şahit olan gökyüzüydü. İşe yarasın diye yağmur serpiştiriyordu yangınına. Fakat bilmiyordu ki bu yangın su ile durmazdı, ömür boyu sürerdi. Ömür mü? Sahi? Ömründen kaç yıl daha gitmişti?

Acısının sesi çok uzaklardan gelse de bir bıçak darbesi daha az canını yakardı. Sessizliğine sahip çıkıp arkasını döndü ve yol nereye gidiyorsa oraya gitti. Almina arkasından koşuyordu. "Murat, yalvarırım bir dinle." Zamanında o da Murat'ı dinlememişti. "Sana yalan söylemedim. Benim suçum değil yemin ederim ki-"

"Bana açıklama yapma," dedi buz gibi bir sesle. Süratle yürümeye devam ediyordu. Küçük, dar bir sokağa girdiğinde Almina gözyaşları içerisinde onun yanında ilerliyordu. "Sevgilim... Açıklamama iz-"

"Ben," dedi aniden adımları dururken. Bu ani duruşu Almina'nın afallamasına sebep olmuştu. "Açıklama yapmanı istemiyorum." Hızlı adımlarla yolunda ilerlemeye devam etti. Almina arkasından gelip onu hemen elinden tuttuğunda Murat ateşe değmiş gibi elini hışımla çekti. "Uzak dur!" diye gürlemesiyle Almina irkilmişti. "İstemeden sana zarar verebilirim, uzak dur!" Kalbinden ruhuna doğru ağır ağır lavlar akmaya başladı, geçtiği yeri kül ediyordu.

"Dinle o zaman!" diye bağırdı Almina da. Gözyaşları durdurak bilmeden çenesinden boynuna doğru akıyordu. "Benimle her şeyi yapan adam, şu an iki dakikasını bana ayıramıyor mu gerçekten?"

"Ayıramıyor!" dedi Murat, yine bağırarak. "Kalbini kırmak istemiyorum, zorlama beni." Bakışlarına yalvarışlar yerleşti. "Sana bağırmak da istemiyorum. O yüzden git!" derken son cümleyi yüksek sesle söylemişti. Almina'nın gözünden akan her bir gözyaşı kalbini kor ateşlerde kavuruyordu. Ona olan öfkesi ölçülemezdi fakat o ağladıkça içi paramparça oluyordu. Sevmek böyle bir şey miydi? Ondan nefret ettiğinde bile ona üzülebilmek miydi?

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin