Tunanın annesi Handan Hanım gittikten sonra, Tuna İclalin masasının ucuna ilişti.
"Hayatım, ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Hiç," cevapladı İclal.
"Dosyalar bitti sanırım," dedi Tuna.
"Evet, bitti," diye karşılık verdi İclal.
"Sen bana kızdın mı?" diye sordu Tuna.
"Hayır," dedi İclal.
"Annemin tavrından dolayı değil mi? Ama söylemiştim sana daha önce, ona aldırma diye," diye devam etti Tuna.
"Öyle, annenin tavrından değil. Senin tavrına kırıldım," dedi İclal.
"Ama bebeğim, anneme kaç kere söyledim senin sekreter olmadığını, inadına yapıyor. Onun huyu bu, aldırma," dedi Tuna.
"Annem beni sevmedi," dedi İclal.
"O kimseyi sevmez. Hep bu şekilde soğuk bir kadındır, sadece sana karşı değil. Lütfen üzme kendini de beni de," dedi Tuna.
"Peki," dedi İclal. "Ben artık çıksam olur mu? Sabah'tan annem biraz rahatsızdı, nasıl oldu merak ediyorum."
"Olur tabii, bitanem. Gel, seni bırakayım," dedi Tuna.
Yol boyunca çok konuşmadılar. Tuna, İclali her zamanki gibi sokağın başında bıraktı. İclal eve gittiğinde annesi uzanıyordu. Sesi değişmiş, burnunu siliyordu. Hemen ona sıcak bir çorba yaptı. Çorbayı yedirdikten sonra ilaçlarını içirdi. Bir saat kadar sonra bir de ıhlamur kaynattı, annesi biraz daha kendini toparlamıştı.
Ardından kardeşi okuldan geldi. İclal ve İnci birlikte sofrayı kurdular, birlikte akşam yemeklerini yedikten sonra iki kardeş güzel bir film açıp izlediler. Haftasonu Tuna, İclali evine davet etti. Hava güneşli olduğu için birlikte villanın havuzuna girdiler. Eğlenceli geçen bir günün ardından İclal evine döndü.
Birlikte olmalarının üstünden 2 ay geçmişti, ama İclal hala regl olmamıştı. Genelde düzensizdi regli ama hiç bu kadar geçtiği olmamıştı. Sabah ofise varmadan eczaneye uğrayıp bir gebelik testi aldı. Korkarak testi yaptı. 5 dakika sonra göz yaşları içinde masasına kapandı. Testte çift çizgi çıkmıştı. "Allah'ım, ben ne yapacağım şimdi?" diye düşündü.
Tuna öğleden sonra gelecekti. Telefonda değil, bu konuyu yüz yüze konuşmaya karar verdi. Tuna saat iki gibi ofise geldiğinde İclalin ağlamaktan şişmiş, kıpkırmızı gözleriyle karşılaştı. Endişeyle kaşlarını çattı: "Bu ne hal, neyin var?" dedi.
"Hamileyim. Bir bebeğimiz olacak," dedi İclal ve tekrar ağlamaya başladı.
"Nasıl? Bu olamaz," diye telaşla karşılık verdi Tuna.
"Ne yapalım? Oldu işte," dedi İclal. "Ne yapacağız?"
"Ne yapacağız? Tabii ki bu durumdan kurtulacağız," dedi Tuna gergin bir şekilde saçlarını karıştırdı. "Sen önlem aldın sanıyordum."
"Ne önlemi? Ben ilk defa seninle birlikte oldum, hem sarhoştum. Sen de biliyorsun. Ayrıca ne demek kurtulacağız? Bir bebeği öldürmemi mi istiyorsun?" dedi İclal.
"Ne bebeği? Allah aşkına, İclal, bana doğurmayacaksın deme sakın," dedi Tuna.
"Sen benim aşık olduğum, sevdiğim adam olamazsın. Nasıl bunları söyleyebiliyorsun?" dedi İclal.
"Birkaç kere birlikte olduk diye evlilik hayalleri kurduğun yani sana inanamıyorum," dedi Tuna.
"Artık sus, daha fazla küçülme gözümde. Aylardır sevdiği gözünde yücelttiği adam, ilk sıkıntıda kendini belli etti. Ne yapacağını şaşırdım. İclal, annesinin kulağına gitse, kahrından ölürdü. Gerçekten de Tuna'dan hemen evlenelim demesini, çocuğumuz olacak diye belki biraz mutlu olmasını beklemişti. Böyle cümleler duymak düşündüğü en son şeydi. Çok büyütmüştü demek ki gözünde Tunayı," diye düşündü İclal.
"Sen, dedi, belki de bu yüzden girdin koynuma, bir çocuk peydahlayıp beni evlenmeye zorlamak için. Yemezler ama güzel... " Tunanın cümlesi, İclalin tokadıyla yarım kaldı.
"Aşağılık, pislik, nefret ediyorum senden," dedi İclal ve koşarak bürodan çıktı.
"Allah kahretsin," diyerek yere tükürdü Tuna. "Ne yapacağım, nasıl kurtulurum bu işten?" Annesinin kulağına gitse, hemen babasına söyler, evlatlıktan reddederlerdi.
Hemen çocukluk arkadaşı Serkanı aradı. Onu anne babasının yaşadığı eve çağırıp konuşacaklarına karar verdiler.
Serkan ailesinin evine çok yakın oturuyordu, evde olduğunu öğrenince derhal onu evlerine çağırdı. Tuna ve Serkan birlikte Tuna'nın odasına çıkarlarken Handan Hanım onları gördü. Telaşla annesini başından savdı Tuna, ama Handan Hanım uyanık bir kadındı. Oğlunun hallerinden bir terslik olduğunu anladı. Fark ettirmeden arkalarından çıktı. Oda kapısının önünde oğlu ve Serkan'ın konuşmalarına kulak misafiri oldu. Oğlu, o sekreter kızla yatmış, o da yetemezmiş gibi kızı bir de hamile bırakmıştı. Fırsatçı sürtük de tabii ki zengin oğluna yamanmaya çalışıyordu. Handan Hanım sinirle oğlunun odasına daldı.
"Utanmaz, arsız, nasıl yaparsın böyle bir şeyi? O kız bizim dengimiz mi? Üstelik de sakat. Allah'ım, cemiyete rezil olduk. Herkes senin sakat bir sekreter kızı iğfal edip hamile bıraktığını konuşacak. Allah'ım, ölüyorum," diyerek feryat etmeye başladı Handan Hanım.
"Anne, sakin ol," dedi evdeki yardımcıya kolonya getirmesi için seslendi Tuna.
Handan Hanım feryat figan ağlayıp duruyordu.
"Baban duymasın," dedi Handan Hanım. "Evlatlıktan reddeder seni bu işe çabuk bir çözüm bul yoksa ben yapacağımı bilirim sana."
Tamam dedi Tuna bıkkınlık babama duyurmadan çözüm bulacağım. sen sıkma canını anne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf'ın Kıyısında
FantasíaNe gidebildim, ne geri dönebildim. Hastalılklı bir aşk uğruna hayatımı feda ettim. Sonunda bir köprünün üstünde buldum kendimi, bıraktım boşluğa hayallerimi... ama gidemedim,cehennemin kıyısında bu dünyanın boşluğunda kalakaldım. Şimdi intikam vakti...