İclal, hemşirenin "hasta kürtaj için hazır" dediğini duyabildiği kadarıyla. Kendinden geçen İclal, ne kadar baygın kaldığını hatırlamıyordu. Kasıklarındaki sızıyla ayılmıştı. Başına geleni önce idrak edemedi. Doktorun muayenehanesinden geriye, sadece yatakta yatan kendisi kalmıştı. Her şey taşınmış, etrafta kimse kalmamıştı. Hiçbir iz bırakmamışlardı. Baş ucuna sadece bir ağrı kesici ilaç bırakılmıştı. Bir tek ağlayabiliyordu genç kadın, elinden sadece bu geliyordu. Sevdiği adam bebeğini öldürmüştü. O yatakta uzun süre ağladı. Sonra yavaşça doğruldu, yataktan kalktı, diğer odalara baktı son umut, ama sanki az önce burada yaşananların hiçbiri olmamış, aylardır bu izbe apartman dairesine kimse uğramamış gibi görünüyordu. Ağrılar içinde apartmandan çıktı. Bir taksiye binip eve gitti. Annesi eve çoktan gelmiş, kızının halini görünce endişeden küs olduğunu unutmuştu."İclal, kızım, ne bu halin?" diye sordu Safiye Hanım.
"Anne," diyebildi sadece İclal, ağlamaktan konuşamıyordu. Onu odasına götüren Safiye Hanım kızının pantolonundaki kanları gördü. İclal, olanı biteni göz yaşları ile annesine anlattı. Safiye de kızı ile birlikte göz yaşlarına boğuldu. Ne yapacağını, ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Kızına kızamıyordu, zavallı kızın hali içler acısıydı çünkü. İclal'in kanaması hala devam ediyordu. Bu böyle olmaz dedi Safiye Hanım kızıyla birlikte yeniden hastaneye gitti. İclal'i muayene eden doktor hiç iyi şeyler söylememişti. Yapılan kürtaj işlemi sağlıksız bir ortamda ve yanlış yapılmıştı. Genç kadın hem enfeksiyon kapmış hem de rahim zarar görmüştü. Önce kanama durduruldu. Doktor, enfeksiyonu tedavi edeceğini söyledi. Bir hafta kadar hastanede tedavinin ardından İclal'in zarar gören rahimi de alındı. İyileşmesi haftalar sürdü. günlerce acılar ve ağrılar içinde kıvrandı. Bu süreçte başında annesi ve kız kardeşi vardı. Bir daha asla çocuk sahibi olamayacaktı. Hayattaki en büyük hayali, mesleğine başladıktan sonra anne olmaktı. Artık bu mümkün değildi. Mesleğine nasıl ve ne şekilde başlayacaktı, onu da bilmiyordu. Stajını bile tamamlayamamıştı. Güya avukat olup adalet için çalışacaktı, ama şu hayatta daha kendisi için dahi adalet temin edememişti. Gözlerinden usul usul akan yaşları annesine göstermemeye çalışıyordu. Bugün hastaneden taburcu oluyorlardı. Geldiği güne göre çok daha iyi hissediyordu, fiziken tabii ki, ruhu paramparça olmuştu. Kardeşi İnci ve annesi ile birlikte hastaneden çıkıp eve geldiler. Utançtan hala annesinin yüzüne bakamıyordu İclal. Annesi ona karşı çok sevecen ve merhametli davranıyordu, hastanedeyken onu kaybetmekten çok korktuğunu söyleyip duruyordu Safiye Hanım. "Allah seni bana bağışladı, güzel kızım," diyordu sürekli. Ama İclal tam tersini düşünüyordu, keşke ölseydim, diyordu, keşke ölseydim de bu kadar aşağılanmış hissetmeseydim.
İyice toparlandıktan birkaç gün sonra Tuna'nın ofisine gitti İclal, ondan hesap soracaktı hatta fırsatını bulursa ona saplamak için evden çıkarken bir bıçak aldı. Annesine biraz hava almak için çıkacağını söyledi, kızının içinde bulunduğu depresyonu anlayan Safiye Hanım, "Çok geç kalma emi kuzum," diyerek kızını kapıdan uğurladı. Ofise vardığında o ahlaksız oradaydı. İclal'i karşısında görünce şaşırdı Tuna, gerginliğini belli etmemeye çalışarak, "Niye geldin?" dedi.
"Sen ne şerefsiz bir adamsın, başıma neler geldi senin yüzünden, bebeğimi öldürdün pis katil," diye bağırdı genç kadın.
"Ne bebeği ne anlatıyorsun sen, öyle bir şey olmadı," diye pişkinlikle sırıttı Tuna.
"Demek reddediyorsun, seni şikayet edeceğim, suç duyurusunda bulunacağım, göreceksin yanına bırakmayacağım," diye bağırdı genç kadın.
"Asıl defolup gitmezsen, ben şimdi polis çağıracağım. Seninle aramda hiçbir şey yaşanmadı. Hiçbir şey ispat edemezsin küçük aptal," dedi Tuna, biraz tedirgin olmuştu, bu kız başına bela olacaktı anlaşılan ama kuyruğunu dik tuttu kendisiyle uğraşamayacağına ikna olması gerekiyordu İclal'in.
Doğru söylüyordu Tuna, başına gelenler ile ilgili hiçbir delili yoktu. Hem onlar güçlüydü, başa çıkamazdı. Bu düşüncelerle ofisten hışımla çıktı. Biraz deniz kenarında dolaştıktan sonra eve geldi. Çok çaresiz hissediyordu. Bu yaşadıklarına artık dayanamıyordu. Annesinin, kardeşinin yüzüne bakamıyordu. Ertesi gün bir mektup yazarak evden annesine ve kardeşine görünmeden ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf'ın Kıyısında
FantasiaNe gidebildim, ne geri dönebildim. Hastalılklı bir aşk uğruna hayatımı feda ettim. Sonunda bir köprünün üstünde buldum kendimi, bıraktım boşluğa hayallerimi... ama gidemedim,cehennemin kıyısında bu dünyanın boşluğunda kalakaldım. Şimdi intikam vakti...