RÜZGAR'IN ESKİDEN YAŞADIKLARI
Kardeşim ile beraber oyun oynuyorduk. Annem mutfaktaydı babam ise bizi izliyordu. Prensesim ağlamaya başladığında koşarak annemin yanına gittim ve ayaklarına sarıldım. "Anne kardeşimin karnı acıkmış ağlıyor." dedim. R harfini söyleyemesem de o beni anlardı.
Annem beni kucağına aldı. "Sen kardeşini anlıyor musun?"
"Tabi ki anlıyorum o benimle konuşuyor." dediğimde annem benim yanağımı öptü ve salona doğru yürümeye başladı. Kardeşimi kucağına alıp karnını doyururken bende kardeşimin elini tutuyordum. O küçük eli benim bir parmağıma sarılmıştı.
Karnı doyduğunda annem onu yere bıraktı ve bende onunla oynamaya başladım. Birden kapının kırılıcakmış gibi çalınması ile prensesim ağlamaya başlamıştı. Babam ayaklanıp kapıya baktı, dönerken elleri arkada maskeli adamlar tarafından tutuluyordu. Annem ayağı kalkıp benim ve kardeşimin üzerine siper oldu.
"Ne yapıyorsunuz eşkiya mısınız?" annemin bağırması kardeşimi daha çok korkturuken adam cevap verdi. "Eşkiya değiliz kraliyetten geliyoruz." dediğinde annem yavaşça arkasını döndü ve bize baktı. "Rüzgar kardeşini yukarıya kadar taşıyabilir misin?" anneme kafamı salladım ve kardeşimi kucağıma aldım. Merdivenlerden çıkarken arada bir yere bırakıp tekrar kucağıma alıyordum.
Sonunda yatak odasında çıkarıp kardeşimi yatağa bıraktım ve ağrıyan kollarımı ovaladım. Kardeşimin ağlaması durmuştu. Aşağıdaki sesler kesilmişti sanırım adamlar gitti. Aşağı indiğimde annem ile babamı göremedim.
Gözlerim yanmaya başlamıştı. Gözümden bir yaş düştüğünde dayanamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. "Anne,baba nerdesiniz?" cevap gelmeyince daha çok ağladım. " Ben 5 yaşındayım kardeşim çok küçük ona bakamam. Nolur gelin bir daha yaramazlık yapmam söz veriyorum." Kardeşimin yukarıdan gelen ağlamasını duymam ile onun yanına gittim. Onu uyutuken hâlâ sessiz bir şekilde ağlamaya devam ediyordum.
~
Aradan bir yıl geçti ve şuan sokakta kalıyorduk. Ona ve kendime yemek almak için sürekli borç yazdırıyor veya borç alıyordum. Onları ödeyemeyince sokakta kalmıştık. Küçük bedenimi ona sarmış ve onu ıstımaya çalışıyordum.
Ellerini bana uzatınca ellerini ellerimin arasına aldım ve nefesimi ellerini üfleyerek ısıtmaya çalıştım. Kardeşim açlıktan ağlamaya başladığında ne yapacağımı bilemedim.
Ona daha fazla ben bakamazdım. Böyle giderse açlıktan ölücekti. Aklıma gelen fikir ile kahine gittim ve beni Dünya'ya götürüp sonra tekrar buraya döndürmesini istedim. Kucağımdaki ağlayan çocuğu görünce şartsız kabul etti.
Onu çocuğu yeni ölmüş bir adama verdim ve zamanı gelince yanıma alacağıma dair bir not bıraktım. İki kişi gittiğim dünyadan tek kişi dönüyordum. Artık bu hayatta tektim. Geri döndüğümde bir çıkmaz sokağın köşesine kıvrılmıştım. Birkaç gün daha o sokakta aç ve susuz yattım.
Artık ölmeyi bekliyordum. 6 yaşında bir çocuk olarak burda ölmeyi bekliyordum. Duyduğum adım sesleri ile kafamı kaldırdım. İri yarı bir adam elini uzatıyordu. "Ben Felix tanışabilir miyiz küçük bey?" dediğinde elini sıktım. "Rüzgar."
İşte o gün hayatın bana gülümsediği sayılı günlerdendi. O günden sonra Felix'in bir sürünün alfası olduğunu öğrendim. Annemler kaçırıldığından beri kendin sürümden ayrılmıştım. Oda beni kendi sürüsüne aldı,kendi çocuğu gibi yetiştirdi. Onun gerçek çocuğu olan Valentino'dan beni bir an bile ayırmadı.
~
Sürünün kahinine doğru yol almıştım. Şuan prensesimin kurt içgüdüleri çıktı mı, hâlâ Dünya'da mı veya Dünya'nın neresinde? Hepsini merak ediyordum. Alberta LethalScream sürüsünün genç kahiniydi annesi ölünce kahinlik ona kalmıştı. Bu konuda annesi kadar yetenekliydi.
Vardığımda kapıyı üç kere tıkladım ve kapıyı Alberta açtı. O önden ben arkasından yürüyorduk. Kumların olduğu yere oturunca bende karşısına oturdum. "Alberta kardeşimin nere olduğunu söyle bana."
Alberta elini kumlara daldırdı elerini sağa sola hareket ettirdi. Kaşları çatıldıdığında kumu avuçladı ve elini havaya kaldırıp yukarıdan aşağıya kumun dökülmesini sağladı.
Alberta ağzını araladığında pür dikkat onu dinledim. "Kardeşin şuan Dünyada yanında bir karartı görüyorum. Bir düşman ama kendini güzel,masum gösteriyor. Kız bizden habersiz, güçlerinden habersiz karartı görmesini engelliyor. Bir dakika." Anlık şaşırma ile söylediği son kelime ile kaşlarım çatıldı. "Bir taç o bir kraliçe. Kurtların kraliçeleri kralımızın mühürlüsü." Dediğinde dünyam resmen başıma yıkıldı.
O adam annem ile babamı benden ayırdı. Onun yüzünden ben kardeşime bakamadım ve şimdi kardeşim ona mühürleniceğimi öğrendim. Bu olamaz olmamalı. Mühür tamamlanmadan onu bulmalıydım.
~
Valentino'nun yanına gidiyordum. Onun katına çıktığımda kapıyı çalmadan içeri girdim. Etrafta baktığımda yoktu bu yüzden çalışma odasına ilerledim. Çalışma odasına vardığımda kapıyı açıp içeri girdim oturduğu yerden kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Ne oldu?" Dedi kaşları çatık bir şekilde "O hâlâ dünyada onun yanına gitmem gerek."dediğimde şaşırdığı her halinden belliydi. "Neden şimdi? Kızın şuan orda bir yaşantısı var onu öylece alıp gelemezsin." onu bile isteye o adama vermemiştim ama dediği doğruydu onun karşısında pat diye duramazdım.
"Onun asıl yeri benim yanım. Onu isteyerek o adama vermedim sende biliyorsun. Onu almak için hazırım Dünya'daymış yerini de öğrendim. İzin ver gidip alıyım kardeşimi." kardeşimi almam için portal açtırmam gerekiyordu. Bunu istemediği belliydi ama benim kardeşime olan zafımdan ve Valentino ile kardeş gibi büyüdüğümüzden izin verdi ve kafasını salladı. Artık kardeşimi almak için hiçbir engel kalmadı.
***
Oylayıp oylamamanız benim için beğenip beğenmediğinizi gösteriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizem
WerewolfMila'nın okul dönüşünde olanlar sayesinde bir kurdun ona mühürlenmesi. Bütün deltaları öldüren bir delta kurdun ona mühürlenmesi peki. Peki ya o deltanın zaafı Mila ise,o zaman ne olacak? Herkesin aklında aynı soru var bu hikayenin sonu nasıl bitece...