Sabah Arden'in beni üst üste öpmesi ile uyandım. Kıkırdıyarak doğrulduktan sonra etrafıma baktım. Üstü çıplak altında eşofman vardı. Yüzümdeki sırıtış ile onun bedenine bakmaya başladım. Sevdin heralde? Lillith'in sesi ile gülümsedim. Sevdim kocam değil mi?
"Hadi kalk kahvaltı vakti geldi." Dediğini yapıp üstümü değiştirdim ve el ele kahvaltıya gittik. Kahvaltı faslı bittikten sonra Annabel yanıma geldi ve hazırlık için beni beklediklerini söyledi. "Annabel Rüzgar'ı çağır yanıma." O hızla kafasını salladı ve yanımızdaki bir muhafıza Rüzgar'ı çağırmasını söyledi. Ardından benimle beraber misafir odalarına gittik.
İlk önce göremem için gelinliğimi getirdiler. Oldukça fırfırlı bir gelinlikti. Omuzlarıma değmeyecek şekilde boynumdan göğüslerime kadar incilerle doluydu. Derin bir dekolteye sahipti. Göğsümün altından omuzlarıma çıkıyordu dekolte. Belimden aşağı kabarık bir şekilde iniyordu. Dantel ve taşlara sahip olan gelinliğim oldukça güzeldi. Tam istediğim gibi olmuştu.
Ardından taç giyme töreninde giyeceğim elbiseyi getirdiler.Giydiğim elbise askısız,beyaz bir elbiseydi, göğsümden belime kadar dantel olarak iniyordu. Derin bir yırtmaca sahip olan elbise tam vücuduma göreydi. Bel kısmı sağ kalçama doğru toplanan bir modeldi. Gülümsemem büyürken önüme döndüm. "Başlayalım!" Dedim heyecanla.
Bir süre sonra olduğum yerde sadece oturduğum için sıkılmıştım. Tam o sırada etrafımdaki kadınların çekilmesi ile gözlerimi açıp aynaya baktım. Yüz hatlarım makyaj ile iyice ortaya çıkarken sade bir makyaj gibi görünüyordu ama asla sade bir makyaj değildi. Yüzümde yüzlerce kilo fondöten olduğuna emindim. Saçıma baktığımda kulağımın arkasından geçirilerek önü iyice sabitlenmişti ve sabitlenen kısımda birkaç tane inci vardı. Arka kısmı ise su dalgasıydı.
Annabel'e bakıp fikrini sorduğumda çok güzel olduğumu söylemişti. Banyoya girdim ve benim yanımda bir tane hizmetli geldi. Gelinliğimi giymeme yardım etti. Çıkınca boydan aynaya baktım. Gelinlik üzerime tam olmuştu ve makyajım ile saçımla tam bir uyum içindelerdi.
O sırada kapı çaldı. Hizmetlileri kapıyı açınca Rüzgar kapının önünde bana bakıyordu. "Herkes çıksın." Sesim ile herkes çıkarken Rüzgar içeri gelidi. "Konuşabilir miyiz?" Benim söylediğimin üzerine söylediği şey beni oldukça şaşırtmıştı. "Gerçek bir prenses gibi olmuşsun. Doğduğundan beri benim prensesimdin Mila şimdi kraliçem olacaksın." Söylediğinin ardından histerik bir şekilde gülümsedi.
Gidip ona sarılınca o da anında kollarını vücuduma sardı. Ondan hafif ayrıldım "Rüzgar bu gün bana sen eşlik edebilir misin?" Sorduğum soruya gülümsedi "Ederim prensesim." Gülümsedim ve ondan tamamen ayrıldım ve etrafımda bir tur attım. Yüzümdeki heyecanı görünce o da gülümsedi.
Kapının açması ile içeriye Arden geldi. Rüzgara kısa bir bakıştan sonra bana döndü ve kocaman gülümsemesi ile bana bakmaya başladı. Bir süre beni inceledi ardından yanıma geldi tam öpücükken onu durdurdum. "Düğünden önce olmaz." Kaşları çatık bir halde "Neden?"
"Bazı şeyleri düğünden sonraya saklanmalıyız." dedim kulağına. Abimler de kurt olduğu için duyması ihtimaldi o yüzden nerdeyse sadece dudaklarımı oynatım. O sinsice sırtırken konuştu. "Gelin." Onun bunu demesi ile iki tane hizmetli yanımıza geldi. Arden onlara yaklaştı ve ellerindeki kutuları açtı. İçindeki mücevherlerle bakarken o benim boynuma ve kollarıma takmaya başlamıştı. O kadar zariftiki her bir model. Son olarak gidip küpeleri aldım ve kendim taktım.
Hizmetlilerden biri geldi ve ziyaretçilerin geldiğini Arden'e selam vermek istediklerini söyleyince yanımızdan ayrıldı ve salona geçti. Aradan birkaç saat geçmişti. Kapı tıklandı ve Rüzgar içeri girdi. Onun girmesi ile başıma beyaz bir pelerin geçirdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizem
Hombres LoboMila'nın okul dönüşünde olanlar sayesinde bir kurdun ona mühürlenmesi. Bütün deltaları öldüren bir delta kurdun ona mühürlenmesi peki. Peki ya o deltanın zaafı Mila ise,o zaman ne olacak? Herkesin aklında aynı soru var bu hikayenin sonu nasıl bitece...