4- ÖZENTİ

31.8K 3.2K 913
                                    

Okuldan içeri girdiğimde eskisine göre daha az kişinin dikkatle baktığını fark edip içim rahatlayarak yavaş adımlarla bayrağın önüne yürüdüm.

Neyse ki artık daha az kişinin dikkatini çekiyordum.

Sırt çantamın kollarını daha sıkı şekilde tuttum, sanırım benim haricimde üç beş kişi okul çantası takıyordu. Çoğu kişi defterle, bazıları kalemle, kimisi ise elleri bomboş geliyordu okula. İçine eşyalarımı koyduğum için sırt çantası olmadan gelemezdim sanırım.

Türkiye'de bir kural vardı, pazartesi sabahları ve cuma okul bitiminde marş okunuyordu. Geç kalınırsa ceza yeniliyordu.

On ikinci sınıfların olduğu kısıma gidip kendi sınıf arkadaşlarımı görünce oraya ilerledim. Sınıfın yarısı buradaydı, çok gürültülü ve kalabalıktı okul bahçesi.

"Marcooo," dedi Berkay sıraya geçtiğim an, sırtıma hafifçe vurup kendine çekince dişlerimi göstererek güldüm kafamı hafifçe eğdim. Bir kez daha vurduğunda yüzüm kasıldı ama gülmeye devam ettim. "Napıyorsun lan?"

"İyi," dedim çantamın konumu kollarımı oynatarak düzeltirken, önümüzdeki iki kişi de bana dönmüştü. "Siz?"

"İyi iyi." dedi ve ardından beni de kendisiyle beraber yan sınıfın sırasına çevirdi Berkay. "Ulan bizim sınıf uluslararası oldu, İspanyol bile var. Sizde daha yangın tüpüyle matçıdan dayak yiyin."

"Geçen gün müdürün odasına kadar tekmelenerek götürülen kimdi amcık ağızlı?"

Dinleyenler onlara gülerken bende gülmeye çalıştım, ne zaman gülümsesem biri mutlaka saçlarımı okşuyordu. Annemde hep gülümseyince çok tatlı oluyorsun der ve öptükten sonra saçımı okşardı.

Boyum ve kalıbım onlarla eş değerdi hatta bazılarına kıyasla daha iri duruyordum ama onların yanına gelince küçük çocuk gibi hissettiriyorlardı.

"Rahat!" mikrofondan tüm gürültüyü bastıran ses geldiğinde herkes homurdanarak önüne döndü. Ben de ensemi düzelttip önüme dönmeden önce omzumun üzerinden geriye baktım, Aliseydi gelmemişti. Sadece onun tayfasından Furkan vardı en arkada.

Yüz ifademi bozmadan önüme döndüm, büyük Türk bayrağını tutan çocuk bizimle müdürün komutlarına uyuyordu.

"İstiklal Marşı için, rahat." dediğinde yeniden hareketlerimizi tekrar ettik. Okul bir tek bu zamanlarda sessiz oluyordu, söz dinliyordu. "Hazır ol."

Ellerimi yanımda duran Furkan gibi iki yanıma koydum.

"Ses veriyorum, Korkma..." dediğinde tüm okul hep bir ağızdan okumaya başladı.

Bilmediğim için sadece öylece duruyordum, kafamı çevirip dümdüz başı dik vaziyette ezberledikleri marşı okuyan çocuklara baktım. Benden başka herkes okuyordu, Berkay beni alttan dürtünce ona baktım. Bana bakmak yerine dümdüz bayrağa bakıyordu.

"Noldu?" diye sordum ama sesimin ona erişebildiğinden emin değildim. Sesimi duymamış gibiydi.

"Efendim?" dedim bu sefer kafamı yana eğip ona bakarken. Dudaklarının kenarı kıvrıldı, gülmemek için kendini zor tutuyordu.

Anlamayarak çatık kaşlarımla yüzüne bakmaya devam ettim, marş bittiğinde duruşunu bozup bana döndü ve gülmeye başladı.

"Marco," dedi gülerek, öndeki iki kişide bize dönmüştü. "İstiklal marşı okunurken hazır olda durmalısın. Sağa sola bakamazsın yasak."

Gözlerim irileşti.

"Çok, çok özur dilerim." mahcup bir tavırla konuşunca koluma hafifçe vurdu gülerek.

"Bir şey olmaz, yapmazsın bir daha."

Kafamı salladım hızla, o sırada herkes sınıf sınıf içeri girdiği için bizim sıramız gelmişti. Sınıf olarak yürümeye başladığımızda yeniden arkaya baktım, Aliseydi en arka sırada uzunca boyuyla duruyordu.

Yandakiyle konuşup önüne döndüğü sırada göz göze geldik, gülümsedim. O da beni görünce dudaklarının kenarı kıvrıldı.

Berkay beni ittiğinde yürümeye başladım, sınıflar birbirlerine laf atıp gülüşerek kendi sınıflarına geçerken sınıfa girip direkt arka sıraya geçtim. Her defasında Furkan benden önce gelip oturacak sanıyordum.

Çantamı bıraktığımda Aliseydi arkadaşlarıyla konuşarak, büyük ama yavaş adımlarla sınıfa girdi. Yine futbol konuşuyorlardı, Aliseydi yanıma gelip yüzüme bakmadan sıraya geçip oturdu.

"Yarınki maçı kahvehanede izleyelim oğlum." dedi Vural da sırasına geçerken.

"Orda Adnan abiyle kavga çıkarırım ben, evimde izlerim sakince." dedi Aliseydi, yine sıraya kurulmuştu. Ayakta durmaya ara verip bende oturdum yanına. Bir kolunu masaya koymuşken diğerini benim olduğum tarafa yan bir şekilde yaslamıştı.

"Lan Marco, sen hangi takımlısın?" dedi Vural gülerek.

"Manchester United."

"Oraları boşver, Türkiye'de hangi takımı destekliyorsun." dedi cevabımı beğenmeyip.

Bakışlarım yanımdaki bedene kaydı, gülümseyerek bana bakıyordu. Onun tuttuğu takım aklıma geldiğinde "Galata-" dedim zorlanarak, gerisi aklıma gelmediğinde Aliseydi dudaklarını oynatarak keyifle 'saray' dedi.

Sesimi çıkarmadan galatasayı kendi kendime söyledim ve ardından "Galatasaray." dediğimde kafasını salladı.

"Aliseydi'ye özeniyor." dedi Furkan gülerek, yan sıradan gülerek dahil olmuştu konuşmaya. Kafamı ona çevirdim.

"Özenmek ne demek, anlamadim?" dediğimde elini boşver dercesine salladı.

"Yani Aliseydi ile aynısınız demek." diye açıkladı Vural.

Bu güzel bir şeydi. 

Kafamı salladım gülerek, Aliseydi aniden ensemden tutup beni kendine çektiğinde ne olduğunu anladım. Beni göğsüne bastırdı, dişlerinin arasında bir nefes alıp geri bıraktı.

Kedi severmiş gibi sevmişti.

Ona bir şey diyemeden öğretmen gelince mecburen sohbet ortamı dağılmıştı. Aliseydi yeniden telefonunu çıkarıp, yine bir maç özeti izlemeye daldığında bu sefer bende baktım maça.

En yakın arkadaş olmak için onun ilgi duyduğu şeyleri sevmeliydim. O da beni severdi böylece.

MESLEK LİSELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin