25- ÜZÜNTÜ

26.7K 3.2K 3.1K
                                    

Sabahın erken saatlerinde babaannemin hazırladığı kahvaltıdan birkaç parça ağzıma atıp, ayakkabımı giyinmek için kapının önüne vardım. Bu saatte kahvaltı yapmak pek adetim değildi ama yaşlı kadın emek verip hazırladığı için kıyamayıp yiyordum.

"Gidiyor musun oğlum?" dedi kısık sesle televizyon izlerken, omzunun üstünden bana baktı.

"Evet, görüşürüz babaanne." dedim uzaktan öpücük gönderip.

Kıyamıyordum aslında bu yaşlı kadına, annemin ona davranışları beni bile üzüyordu. Zamanında neler yaşadılar bilmiyordum, ufak bir kısmını anlatmıştı annem. Hristiyan olduğu için büyük bir problem çıkarmış, evlenmelerine bile mani olmuş.

O zamanlarda ne çektiyse hâlâ kini geçmemişti.

Sıkıntılı bir nefes alıp babannemin gülümseyen suratına kısaca bakıp aynı şekilde gülümsedim ve kapıyı kapattım. Kapıyı kapattığım an çantamı içeride unuttuğumu fark ettim.

Elimi cebime atıp anahtarımı çıkaracağım sırada birkaç saniye durdum, bugün pek önemli dersler yoktu ve cüzdanım yanımdaydı. Elimi cebimden çıkarmadan arkamı döndüm ve merdivenlerden inmeye başladım.

Çantam olmadan çıplak gibi hissediyordum.

Onlara benzemiştim iyice.

Kapıdan düşünceli ve çıplak hissiyatla çıktığımda sokağın başında duran üç kişiyle afalladım, apartmanın kapısı yavaş yavaş kapanırken ben sigara içen üç gence anlamsız bakışlarımı yönlendirdim.

Aliseydi, Vural ve Furkan kapımın önünde sohbet ederek sigara içiyorlardı.

Beni ilk fark eden Furkan olmuştu, yüzü sinirli bir hale bürünürken Ali'de dönüp baktı. Ne yapacağımı bilmeyerek kapının önünde dikilmiş dururken Ali  yaslandığı yerden ayrılıp sağına soluna bakarak büyük ama yavaş adımlarla yanıma geldi. Gözlerini benden ayırmadı.

"Günaydın Marco." dedi ifadesiz bir sesle.

Üçüne kısaca baktım, sanki beni kaçırmaya gelmiş gibi duruyorlardı.

"Günaydin."

"Endaksi nurimu." dedi Vural yürümeye başlarken, Furkan ona kahkaha atarak peşinden gittiğinde benimle dalga geçtiklerini anlayıp çatık kaşlarımla giden ikiliye baktım.

"Sakin ol, espri yapıyorlar." Aliseydi konuştuğunda ona döndüm, çenesinin ucuyla yolu gösterdi ve vücudunu çevirdi. "Yürü bakalım yabancı."

Ben adım atmadan hareket etmedi, ikili uzaklaşırken bu sefer Aliseydi'ye öfkeyle baktım.

"Neden geldiniz?"

"Mahalleden geçerken seni de aldık." aşırı normal bir sesle konuştuğunda vücudumu tamamen ona çevirdim.

"Onlar benden hoşlanmiyor, ne oldu birden?"

Dudağının kenarı kıvrıldı, elini cebinden çıkarıp belime hafifçe dokundu.

"Zaten hoşlanamazlar..." dedi eliyle hafifçe baskı yapıp yürümeye zorlayınca ona bakarak dediğine uyup yürümeye başladım. "Sadece dediğimi yapıyorlar."

"Sen ne dedin?"

Dişlerini sıktı ve birden belimden tutup kendine çekti. Sıkı sıkı tutuyordu, etimi hafifçe sıkmıştı. Yürümeye devam ederken dişlerini sıktı.

"Sokağın ortasında yanlış şeyler yapmak istemiyorum, güzel sesini biraz kes ve yürü."

Yaptığı hareket ve söylediği sözle yutkundum, etimi sıkar gibi tutmayı bırakıp hafifçe okşadı ve elini çekti. Kendini zor tutuyordu sanki, elini cebine koydu yeniden.

Temasından dolayı karnım ağrırken sesimi çıkarmadan yürümeye başladım. Eminim yüzüm alev almıştı.

"Çantan nerede?" diye sordu dakikalar sonra.

"Unuttum evde." kısık sesimle konuşunca güldü.

"Aklın nerede?" sanki bildiği bir şeyi hava atmak için söylemişti.

"Sende değil." dedim inatla, dümdüz önüne bakarken kaşları havaya kalktı daha fazla güldü.

"Nazlı insanları daha çok severim, böyle devam et."

Çok değişik davranıyordu, aynı ilk zamanlardaki Aliseydi gibi.

"Senin sevgili var? Nasıl benimle böyle konuşuyorsun ki?" ufak bir hatırlatma yaptığımda derin bir nefes aldım.

"İki günlük bir meseleydi, bitti." dediğinde şaşkınlığımı gizleyemedim.

"Ayrıca olsa da seni ilgilendirmez. Kız o."

Okula yaklaşmışken adımlarımı durdurup tip tip ona baktım, iki adımdan sonra ilk etrafına bakınıp bana döndü.

"Kız olursa ne oluyor?" sesim biraz yüksek çıkmış olacaktı ki uyardı dolu bir bakış atıp çevreyi bir kez daha kontrol etti ve yanıma geldi.

"Bağırma, tamam bir şey demedim."

"Çok saçma konuşuyorsun."

"Tamam lan, uzatma."

Suratına birkaç saniye bakıp ardından kafamı sağa sola salladım ve hızla yürümeye başladım. Çatık kaşlarımla yürürken hemen peşimden geldiğini biliyordum. İkimiz okul bahçesine girdiğimizde daha çok yanıma yanaştı, az önceki konu hiç konuşulmamış gibi.

Binadan içeri girerken, Ufuk ve arkadaşları kantinden çıkıyordu. Ufuk beni gördüğü an gülümsedi ama yanımdaki bedeni fark edince gülümsemesi yüzünde asılı kaldı. Afalladı ama bu çok kısa sürdü, hızla çekti bakışlarını üzerimden. Yürümeye devam etti.

Sinirim yerini üzüntüye bırakmıştı, o bakış kalbime bir acının saplanmasına sebep oldu.

Yanımdaki beden durumun farkındaydı, keyifli bir sırıtışla bakarken adımlarını bana uydurdu. Ufuk ve arkadaşları önümüzde hızla merdivenleri çıkarken daha yavaş adımlarla çıkmak zorunda kaldım.

"Irzını siktiğim..." diye mırıldandı Aliseydi yan tarafımda, bana demediği belliydi. Ufuk'a diyordu.

İkimiz sınıfın önüne geldiğimizde bozuk moralimle içeri girdim, kendi yerime baktığımda Furkan'ın oturduğunu gördüm. İlk şaşırsamda daha sonra sorgulamadan ilk geldiğim zaman oturduğum sıraya ilerledim.

Aliseydi uzun boyuyla geçip oturduğunda bende yanına geçtim, tabi tüm sınıf bu değişime biraz şaşırmıştı. Özellikle bana aşırı düşmanlık besleyen kişiler.

"Biraz güler yüzlü ol." dedi Aliseydi hemen yanımda. Benimle konuşuyordu ama önüne bakıyordu.

Ona cevap verecek enerjiyi bile bulamadım kendimde. Öğretmen içeri girdiğinde bomboş bakışlarla dersin başlamasını izledim, o sırada telefonuma bir mesaj geldi.

Cebimden çıkarıp ekrana baktığımda ekranda onun adını gördüm. Sadece bir kelime yazmıştı. Kelimenin anlamı ise daha derindi.

Ufuk: Eyvallah.

Ufuk: Marco

Ufuk'un yazdığı mesajı okurken boğazım düğümlendi. Telefonu kapatıp kenara koyarken yanımdaki bedenin ekranda yazan mesajı gördüğünü, gülümsemesinden anlıyordum.


MESLEK LİSELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin