Okula girmeden önce kapının önünde günün ilk sigarasını içerken ağaca sırtımı dayamış, küçük sınıfların servisten inip okul bahçesine girmesini izliyordum.
Günde sadece birkaç kere sigara içiyordum, bugün okula baya bir erken geldiğim için ilk hakkımı şimdi kullanmak istemiştim. Sigaramın ortalarına geldiğim sırada adım aşırı kaba bir şekilde telaffuz edilince sesin geldiği yöne döndüm.
Sınıf arkadaşlarımdan Kemal, Mert, Ertem ve Berkay gülüşerek benim yanıma geliyordu. Hepsi aynı yerde oturuyor olmalıydı, okula beraber geldiklerine göre. Gülümseyerek yanıma gelmelerini bekledim.
"Günaydin." dedim samimi bir sesle.
"Günaydın, günaydın." dedi Ertem, gözleri elimdeki sigaradaydı. "Sen sigara içiyor muydun lan?"
İstemsizce elimdeki sigara kısaca bakıp kafamı salladım. "Bazen canım çok istiyor ama sürekli kullanmıyorum."
"İyi iyi, çok içme." deyip koluma vurdu hafifçe. "Bir tane verde bizde içelim."
Hemen sigaramı dudaklarımın arasına alıp cebimden paketi çıkardım, sigarayı geri parmaklarımın arasına alırken gülümsedim. Muhtemelen gamzelerim ortaya çıkmıştı, paketi onlara uzattım.
"Yav çok sağol Marco'cum." dedi her biri ikişer tane sigara alırken, geçen gün aldığım yarıya inmiş paketimde iki tane sigara kalmıştı şimdi.
Pakete göz ucuyla bakıp gülümsememi silmeden yeniden cebime koydum.
"Adam yav bu adam." Mert sırtımı patpatladığında kafamı eğip güldüm.
Hepsi bir sigara yakıp bir şey demeden kendi aralarında konuşmaya devam ederek okula ilerlediğinde paketten sigara almayan ve yanımda duran Berkay'a dönüp baktım.
"Bir daha sigara paketini bu piçlerin önüne koyma." dediğinde kaşlarım çatıldı.
"Neden ki?" arkadaşlarına sinirle bakarken yürümeye başladı, yürümem için koluma hafifçe dokundu. Ne söyleyeceğini merak ederek, gözlerimi yüzünden ayırmadan yürümeye başladım.
"Buranın insanları yamyam gibidir, saf temiz olduğun için senin bu iyi niyetini kullanırlar."
Hiçbir şey anlamamıştım.
Dönüp yüzüme baktığında o da bunu fark etti, sıkıntılı bir nefes verdi.
"İyiyi sikerler."
"Ama neden?" dedim okul bahçesinden içeri girerken. Kafamı onun suratından başka bir yere çevirmiyor merakla dinliyordum.
"Burası böyle Marco, tamam kötü biri olma ama herkesi kendin gibi iyi de sanma."
Çantamın kollarını sıkı sıkı tutarken kafamı salladım.
"Tamam." dedim, Berkay kötü biri değildi ve onları en çok tanıyan insanlardan biriydi.
"Aferin." dedi sırıtarak.
Ona sorular sorarken en üst kata çıkmıştık, sınıfa girerken başka sınıftaki arkadaşına takıldığında onu beklemeden içeri girdim. Yine kargaşa vardı sınıfta, bana bakan gözlere gülümseyip en arka sıraya geçtim ve çantamı bırakıp boynuma sardığım siyah örgü atkıyı çıkardım.
İnce kırmızı renkteki ceketimi de çıkarıp askılığa asarken içeri gözlerim kapıya takıldı. Aliseydi çatık kaşlarıyla gözlerini yerden ayırmadan içeri girmiş, oturduğumuz sıraya doğru geliyordu. O içeri girince sınıftakiler göz ucuyla baktı ama yeniden önüne döndüler.
Kimileri de çaktırmadan gülüyordu.
Aliseydi beni fark etmeden sıraya geçip oturdu, anında geriye yaslanıp çatık kaşlarını düzeltme gereği duymadan parmak uçlarıyla sırada ritim tutmaya başladı.
Ceketimi asıp yanına oturdum.
"İyisin mi?" diye sordum, beni duymuştu ama cevap vermedi.
Ben mi bir şey yapmıştım?
"Aliseydi?" dedim kafamı hafifçe eğip. Kafasını aniden kaldırdı, çene hatları kasılmıştı.
"Marco, şu sesini biraz kes." öfkeyle söylendiğinde afalladım.
İstemsizce üzgün bir şekilde gözlerinin içine bakarken, bakışlarını benden ayırmadı saniyelerce bakıp elini sertçe sıraya vurdu ve aniden ayağa kalktı.
Geçme fırsatı bile tanımadan bedenini yan çevirip sinirle yanımdan kalktı, giderken boş sırayı hafifçe itti. Bir küfür mırıldandı.
Arkasından üzgünce bakarken Vural'ın sesini duydum.
"Marco," bakışlarımı ona çevirdim. İlk defa benimle konuşurken ciddiydi. "Seninle ilgili bir durum yok, dün Galatasaray kaybettiği için sinirli. Böyle zamanlarda biz bile ona ağzımızı açamıyoruz."
Galatasaray kaybettiyse bana neden bağırıyordu?
"Ben Galatasarayı tutuyorum ama." başka takımı desteklesem kızmasını anlardım ama ben bir şey yapmamıştım.
Vural ve Furkan güldü.
"Marco istersen sen komple Galatasaray ol, o sinirli olunca böyle oluyor."
Hep gülen yüzüne alıştığım için bu tavrı canımı çok acıtmıştı, bana bakan ikilinin gözlerine kaçamak bakışlar atıp geriye yaslandım.
İlk iki derse gelmemişti, üçüncü derste hocayla beraber içeri girdiğinde kırık kalbimi kendi kendime onarmıştım bile. Yine çatık kaşlarıyla gelip yanıma oturdu, yine gözümün içine bakmıyordu.
Aramızın bozuk olmasını istemiyordum.
Sıkıntılı bir nefes aldım ve defterimi açtım. Kalemi alıp tam karalayacakken aklıma gelen şeyle duraksadım, kalemlerime baktığımda sarı ve kırmızı fosforlu kalemimi görünce ilk başta sarıyı alıp defterin küçük bir kısmını karaladım.
Göz ucuyla ona baktığımda ne yaptığımla ilgilenmediğini gördüm.
Kırmızıyı alıp umursamazca bir kısmı da kırmızıyla karaladım. Üstüne kurşun kalemle 1905 yazıp defteri kucağıma çektim ve karaladığım kısmı koparıp defteri kenara koydum.
Kağıdı onun yüzüne bakarak elimle eline ittiğimde sonunda tepki verip bakışlarını eline indirdi. Kağıdı gördüğünde birkaç saniye baktı, ardından dudaklarının kenarı kıvrıldı.
Ben de gülümsediğim anda yan bir bakış atıp kafasını iki yana sallayıp güldü ve geriye yaslandı. Kağıdı iki parmağının ucuyla tutup elinde çevirmeye başladı.
Vural rastgele arkaya dönüp baktığında tam önüne dönecekken Aliseydi'nin güldüğünü görünce afalladı. Kaşları havalandı, bir bana bir ona bakarken kafasını en son bana çevirip dudağını büküp vay be anlamında kafasını ağır ağır salladı.
O önüne dönerken yanımdaki çocukla konuşmadan barışmıştık tekrardan.