Dün geceki uzun uzun aldığım kararlardan sonra okula girdiğim ilk an bu değişim kararının yerinde bir karar olduğu konusunda ikileme düştüm.
Onları yeni tanıyordum ve bu dönemin bitmesine az kalmıştı. İspanyada iflas edip gelsek bile burada yeterince paramız vardı ve babam çalışmaya başladığı için yakında kendi evimize bile çıkabilecektik. Beni en mutlu eden şey ise yaz tatilinde ailenin her yıl gittiği yazlık evde güzel bir tatil geçirecek olmamızdı.
Yaz tatilinde kendime yeni arkadaşlar bulup denizin, kumun, güneşin tadına varacaktım. O zaman belki de aklıma buradaki insanlar hiç gelmeyecekti.
Aliseydi'ye çok bağlanmadan uzaklaşmam iyi olmuştu diye düşünüyordum.
Şu an fikrimin değişme sebebi ise bahçede herkesin gülerek eğlenerek vakit geçirdiğini görmemdi. Hiçbir zaman okulda sessiz sakin duran biri olmamıştım, eğlenmeyi ve gülmeyi çok seviyordum. Şimdi ise arkadaşım dahi olmadığı için yalnız kalmaya mahkumdum.
Geçecekti, iki ay sonra daha güzel arkadaşlar bulacaktım.
Çantamı sıkı sıkı tutup binaya ilerlerken insanlarla göz teması kurmamaya dikkat ediyordum. Sınıfımın olduğu yere geldiğimde içeriden yine aşırı gürültü geliyordu, derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
Açtığım an etraftaki dumanları görünce ilk endişelendim, burnuma gelen kavun kokusuyla ise ne olduğunu anladım. Nargile içiyorlardı ama neden ilk dersten bunu yapmışlardı ki?
Cam kenarına doğru oturmuş beş kişilik grup vardı, nargileyi sıranın altına koymuşlardı. Millet dönüp dolaşıp oraya gidip iki üç nefes çektikten sonra gidiyorlardı ama asıl sohbetin orada olduğunu görüyordum, eğlenceli muhabbet dönüyordu.
Bakışlarım onların üzerindeyken orta sıraya geçip çantamı yerleştirdim, üzerimdeki montu çıkarırken o masada oturan Furkan ile göz göze geldim. Kafasını iki yana salladı ne bakıyorsun anlamında.
"Ne bakıyorsun lan mavi mavi, kem gözlü?"
Kem gözlü ne demekti?
"Hiçbir şeye." dedim sakince ve umursamadan montumu askıya asmaya gittim. Arkamı dönüp sıraya oturacakken kapı açılmıştı, Aliseydi ve Vural içeri girdiğinde anında göz göze gelmiştik.
Kısaca bakıp yüz ifademi sabit tutarak geçip yerime oturdum, göz ucuyla baktığımda o da bakışlarını benden çekmiş nargile içen tayfanın yanına yürümeye başlamıştı.
O da beni umursamıyordu.
"İyi ki fizikcinin işi çıkmışta derse gelmedi, öğleden önceki dersler boş."
Demek bu yüzden birinci dersten başlamışlardı. Moralim bozuldu, keşke öğleden sonra okula gelseydim, şimdi o kadar saat ne yapacaktım ders olamadan?
"Yoklama alacaklar mı? Almayacaklarsa kaçalım." dedi içlerinden biri, arkam dönük olduğu için kimin konuştuğunu görmüyordum.
"Biz kendi yoklamamızı aldık, öğleden sonra hocaya götüreceğim." Furkan'ın sesini tanımıştım.
Yoklama almışlardı ve muhtemelen gelmeyen kişileri bile gelmiş gibi göstereceklerdi. Rahatsızca yerimden kıpırdandım, onları dinlediğimi belli etmemek için birkaç dakika sonra ayağa kalkıp masanın üzerinde duran deftere ilerleyip son kısmı açtım.
Düşündüğüm gibi, koca sınıfta sadece beni yok yazmışlardı. Deftere bakarken güldüm, ilk defa sinirden gülüyordum. Kafamı kaldırıp beni izleyen Furkana baktım direkt, defteri sertçe kapattım.
"Sen çocuksun?" dedim kafamı iki yana sallayıp.
"Ben çocuk değilim ama sen Kürt gibisin." dedi Furkan gülmeye başlarken, tüm sınıf kahkaha atarken sadece iki kişi gülmüyordu.
Aliseydi ve Kürt olan çocuk.
"Neden bunu yapiyorsun? Sana bir zararım bile yok." dedim ona doğru yavaşça yürürken. Elimle arkada duran sınıf defterini gösterdim. "Bunu yapman lazım değil."
"Lazım lazım." dedi Furkan gülerek, hâlâ ciddiye almıyordu.
"Saçma." dedim iğrenir gibi kafamı iki yana sallayıp inanamıyormuş gibi bakarken.
"Senin dilin açılmış baya ha." dedi Furkan, gülüşü yavaştan silinmiş ciddiyete bürünmüştü.
"Dilim zaten açık, salak." dediğimde bu sefer sınıftakiler bıyık altından gülmeye başladılar.
Furkan bir küfür mırıldanıp ayağa kalktığında istifimi bozmadım, üzerime yürüyecekken Aliseydi sakince onun kolundan tuttu. O sırada Berkay hemen benim yanıma geldi, koluma dokundu.
"Marco gel dışarı çıkalım." dediğinde Furkana bakmayı bırakmadım.
"Senin belanı sikerim." dedi Furkan tehdit eder gibi.
Onun üzerine yürüyeceğim sırada Berkay kolumu tutup dışarı sürükledi. İspanyolca küfürler ederken koridora çıktığım an herkes bana bakmaya başladı. Dişlerimi sıktım, benimle konuşmaya çalışsan Berkay'dan kolumu hırsla çekip sinirle aşağı inmeye başladım.
Nefret ediyordum hepsinden.