27- ALİ

31.2K 2.9K 3.1K
                                    

Kahvaltımı yaptıktan hemen sonra dün anlaştığımız gibi buluşmak için dışarı çıktım. Bu aralar çok fazla dışarı çıktığım için annemin gözüne batsa da babam onu kenara çekip belki sevgilisi vardır karışma çocuğa deyip sorgulamasına engel olmuştu.

Annem bu ihtimali hiç sevmemiş görünüyordu ki daha fazla yüzü asılmıştı, Türk gelin istemiyordu.

Tabi damadı İspanyol bile olsa istemezdi. Homofobik olduklarını biliyordum.

Aliseydi'nin mahallesine doğru yürürken aynı anda, karşı karşıya sokağa girdiğimizde bakışlarımız anında buluştu. Onun mahallesine daha varmamıştım, iki sokak vardı.

Kaşlarım çatılırken bana doğru yürüyen mavi kot pantolon ve siyah montlu çocuğu inceledim. Okul dışında tamamen serseri gibi görünüyordu, bu beni itmesi gerekirken oldukça çekiyordu.

Yanıma vardığında adımlarımı durdurdum, bakışları gözlerimde takılı kaldı sanki. Birkaç saniye sonra gülümsedi.

"Ben de seni almaya geliyordum." dediğinde sesindeki heyecanı fark ettim, kaşlarımı daha çok çatmamak için kendimi zor tuttum. Neden bu kadar heyecanlıydı, ilk defa buluşmuyorduk.

"Bizim mahalleye doğru gelirsin demiştin."

"Evet," dedi ve kafasını iki yana salladı. "Mahalleye gelirsen rahat konuşmayız diye düşündüm, bizimkiler her yerde biliyorsun. Burası daha iyi bence."

Sözlerini tamamladıktan sonra göz ucuyla bir bakkalın ve onlarca yüksek katlı binanın bulunduğu sokağa baktım. Yeniden ona döndüm, bakışları bile değişikti.

"İyi de burada oturacak yer bile yok." ayaküstü sohbet yapmak istiyorsa bizim kapının önüne de gelebilirdi sonuçta.

"Gel, oturacak yer bulurum."

Hem sözüyle, hem de çenesinin ucuyla ara sokağı gösterip yürümemi isteyince birkaç saniye durdum, buraya kadar gelmişken geri dönmenin bir anlamı yoktu. Ayrıca onunla konuşmak, onu izlemek istiyordum.

Sıkıntılı bir nefes alıp dediğini yapıp yürümeye başladım, etrafına bakınıp peşime takıldı. İlk başta mesafe bırakarak yürüse de daha sonra kimsenin olmadığı, yapraklarını yerlere dökmüş ağaçların çoğunlukta olduğu bir araziye geldiğimizde dibime girdi.

Etrafta binaların penceresiz kısımları vardı, zaten çıkmaz sokak gibiydi. Sabah olmasına rağmen hiç güneş alan taraf olmadığı için kasvetli duruyordu. En köşede, ağaçların ve sararmış sarmaşıkların dibinde bir bank vardı. Uzaktan bile etrafının ne kadar pis olduğunu görebiliyordum, daha önce gençlerin uğrak yeri olduğu belliydi. Çekirdekler zeminin bir görüntüsü gibiydi.

Ve tabi kola, içki şişeleri her yerdeydi.

"Burada mı oturacağız?" diye sordum yürümeye devam ederken.

"Valla boş ev bulamadım." dedi kendi kendine, o da bu durumdan memnun değilmiş gibiydi.

"Ali," dedim ismini kısaltarak, anında yüzüme baktı yürürken. Sanki hoşuna gitmiş gibiydi. "Kafede falan da oturabilirdik?"

"Olur mu lan öyle şey? Millet anlar." dedi çok saçma konuşmuşum gibi.

"Niye sen Furkan'la beraber hiç kafede oturmadin mi?" diye sorduğumda hafifçe kaşları çatıldı.

"O arkadaşım."

"Benim farklı bir şeyin olduğumu insanlar nereden anlayacak?"

Elini ensesine koyup kaşıdı, o sırada banka gelmiştik bile.

MESLEK LİSELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin