20- ŞEHVET

34.9K 3.3K 1.6K
                                    

Gecenin bir yarısı ısrarla çalan telefonum uykumu bölerken uykudan kısılmış gözlerimi açtım, telefonum yatakta bir yerde titriyordu.

Hırıltılı bir nefes alıp doğruldum, elimle yatağın içini yokladım ve sonunda telefonu bulduğumda arama sonlanmıştı. Telefonun kısık ışığı gözlerimi alırken, ekranı açmaya çalışırken yeniden çaldığında zor bela yanıp sönen ekranda isimi okudum.

Aliseydi.

Afallayarak telefonu açtım, neden gecenin bir yarısı ısrarla arıyordu? Telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo?"

İlk birkaç saniye ses gelmedi, ardından benim aksime daha dinç bir sesle konuştu.

"Aşağı gel." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Noldu?"

"Marco," dedi rahatsız bir sesle. "Aşağı gel, kapının önündeyim."

Telefonu kapattığında tamamen ayılmıştım, kapalı ekrana birkaç saniye bakıp ondan gelen dört mesaj ve beş aramaya kısaca bakıp ayaklarımı yataktan sallandırıp ayağa kalktım. Akşam karanlığında, mayışık halde tökezleyerek dolabıma yöneldim.

Bir hırka alıp üzerime geçirdim, dışarıdaki soğuğun aksine aşırı ince giyinmiştim. Etrafıma bakınıp yatağın üzerindeki telefonu alıp cebime koydum ve odanın kapısını açtım.

Herkes uyuyordu, babaannemin aşırı ses çıkaran saati ve buzdolabının ufak gürültüsünden başka bir ses yoktu. Ha bir de babamın aksini iddia ettiği horlama sesi geliyordu odalarından, kapımı sessizce kapattım ve dış kapıya yöneldim. Anahtarımı alıp, kapıyı sakince açıp ağır ağır kapattım.

Ayakkabımı giyinirken çoraplarımın olmadığını fark ettim ama umursamadan giyinmeye devam ettim, şimdiden üşümeye başlamıştım. Titreyerek fermuarımı kapattım, merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Dış kapıya geldiğimde buğulu camın ardındaki siyah silueti fark ettim, kapıyı açtığım an karşımda onu gördüm. Siyah montunu giyinmişti, yüzü aşırı ifadesizdi.

Duygularını gizlemeyi iyi başarıyordu ama yorgun gözleri kendisini ele veriyordu. Özellikle göz göze geldiğimizde canlanmıştı koyu gözleri.

"Noldu?" diye sordum, kapının eşiğinde durup ona bakıyordum.

Hiçbir şey söylemedi, yüzüme bakmaya devam etti. Kaşlarım çatılırken üzerime bir adım attı, irkilirken geriye doğru yürüdüm. Kolumdan tutup beni kapının önünden çekip eliyle kapıyı yavaşça kapattı.

Afallayarak, iyileşmiş gözlerimle ona bakarken merdivenin üst kısmına bakışlarını dikip ardından beni kolumdan çekiştirerek bodrum katına inen merdivenlerin girişine getirip durdu.

"Aliseydi-" dedim beni çekiştirdiği için ama ardından bakışlarını görünce tamamlayamadım cümlemi.

Bakışları, çok değişikti.

Gözlerimin içine birkaç saniye, belki de daha uzun bakıp ardından hiç beklemediğim bir şey yaptı.

Beni kendine çekip, kollarını vücuduma doladı. Sıkıca sarıldı.

Vücuduma sarılan sıkı kollarla öylece kalakaldım, beni kendime getiren şey nefesini boynumda hissetmekti. Kokumu içine çekti, sarılışı sıklaştı. Kendini bana bastırıyordu.

"Geldiğin günün evveliyatını sikeyim..." diye mırıldandı öfkeyle, belimden tutup kendine çekti. Ellerim havada asılı kalmıştı.

"Aklımla oynuyorsun." dedi boynuma burnunu hafifçe değdirip yeniden nefes alırken, kendime zor bela gelirken kollarının arasından çıkmak için bir hamle yaptım. Ne yaptığımı bilmiyordum.

Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki ölecek gibiydim, karnıma sancı girmişti. Parmak uçlarım uyumuşken, nefesi zor bela alıyordum.

Geri çekilmeme izin verdi ama tamamen bırakmadı, gözlerine baktığımda sinirle alev almış gibiydi. Bakışları yüzümün her hücresinde gezindi.

"Ben seni anlamıyorum-" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Dudaklarının kenarı kıvrıldı, şimdi sadece dudaklarımı izliyordu bakışlarını hiç çekmeden.

"Bu sefer yanında sözlük yok," dedi kısaca gözüme bakıp yeniden dudaklarıma dönerken. "Bana sorunca da kızıyorum, kendin demiştin."

Deli gibi konuşuyordu.

"Yine de kızmadan, sadece bir kere anlatacağım." az önceki mesafeyi kapattı, bir kolunu belime koyarken diğerini çeneme uzattı ama temas etmedi.

"Bu dediklerimi başkasından duyarsam senin için kötü olur," diye baştan uyarır gibi konuştu. Çeneme dokunup aralık dudağımı biraz daha araladı. "Sana karşı normal olmayan şeyler hissediyorum, hiç normal değil. Bir erkeğe böyle şeyler hissedilmeyeceğini biliyorum. Ama kendime engel olamıyorum."

Yutkundum.

"Anladım." dedim sakin ve ifadesiz bir sesle. Kaşları havalandı, daha fazla gülümsedi.

"Ne anladın?"

Kendimi biraz geri çekerek aramızdaki mesafeyi açtım.

"Bana karşı normal olmayan şeyler hissettin ve benim ne hissettiğimi sormadan buraya gelip bana bu hareketleri yaptın."

Belimdeki elini çekip aramıza bir adımlık mesafe koydum, şimdi bana hayretle bakıyordu.

"Senin ne hissettiğin belli değil mi?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Ne hissediyorum?"

"Bu yaptığım hoşuna gitmiyor mu Marco?" dedi yeniden üzerime bir adım atıp dibime girerken.

Gidiyordu.

"Gitmiyor." dedim inatla.

Aliseydi gülmeye başladığında ona çatık kaşlarımla bakmaya başladım, gözlerimin içine bakıp histerik bir kahkaha atarken saniyeler içinde gülüşü sinirli bir bakışa ve gülüşe dönüşürken dişlerini sıkıp bana bakmaya devam etti.

"Göründüğünün aksine çok fenasın sen." dedi bir şeyi çözmüş gibi. "Bunun farkındayım."

"Aliseydi sen bir şey mi içtin?" dediğine cevap vermeden konuştum, hareketleri hiç normal değildi.

Birkaç saniye yüzüme bakıp ardından kendini geri çekti ve arkasını döndü. Sinirden ne yaptığını bilmiyor gibiydi, dış kapıya doğru bir adım attığı sırada elini duvara hızla vurdu.

Sinirini duvardan çıkarıyor gibiydi.

Deli gibi bir sinirle dışarı çıktığında arkasından bakakaldım.

Rüyada gibi hissediyordum ama apartman boşluğundan gelen soğuk vücudumu titretirken rüyada olmadığımı kanıtlıyordu.

O soğukta ne kadar süre bekledim bilmiyordum, açık kapıya uzun uzun baktım.

Vücudum titrerken, az önce yaşadığım olayı ve itirafı hazmetmeye çalıştım.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MESLEK LİSELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin