❄️FİNAL

28.7K 3.1K 1.4K
                                    

Final bölümüne geldiğimize inanamıyorum. Hem çok buruk hem de gururluyum. Buruk hissediyorum çünkü büyük heveslerle başladığım ikinci kitabım final veriyor ve karakterlere, bu dünyaya veda etmek o kadar zor ki... Gururluyum çünkü emeğimin karşılığını aldığımı hissediyorum. Büyük bir aile olduk ve büyümeye devam ediyoruz <3 Aslında bu bir son değil çünkü size ÖZEL bölümler yazacağım o yüzden bildirim almak için beni WATTPAD'den takip etmeyi unutmayın. 

Size birkaç şeyden bahsedeceğim. Alysanın Anubis ve Azir'e verdiği sözler bu iki karakterin KENDİ KİTABINDA (Kitapların ne zaman geleceği belli değil) gerçekleştiğini göreceğiz yani evet, onların kitaplarında da Alysa belki Gideonu göreceksinizzzzz. Kitapla alakalı bütün soru işaretlerini cevapladım geriye kalanlar ise bir gizem olarak kalacak buna da değinmek istedim :D

Üçüncü ve son notum yeni bir kurgu olan GÜNAHKAR: KAN SÖZÜ adlı VAMPİR kurguma hepinizi bekliyorum. Kısa sürede onu yazmaya başlayacağım. Yeni bir evrende sizinle buluşmak dileğiyle <3 <3 

Gideon

Göğsüm ağrıyordu.

Sol tarafımdaki ağrı öyle derinlere iniyordu ki sanki kalbim yas tutuyordu.

Yine neyi kaybetmiştim? Yine benden neyi çalmışlardı?

Neyi bana çok görmüşlerdi?

Her yer karanlıktı.

Acıyordu.

Acı... çok tanıdıktı.

Bu dünyaya gözlerimi açtığımdan beri hatta ondan da öncesinde benimle beraber gibiydi.

Kabuk tutmayan tek yaramdı, sürekli kanıyordu.... Sürekli.

O yara çok eskiydi.

Daldığım karanlığın içinde bir kibrit yandı. O ufacık ateş büyüyerek karanlığı yarıp gözlerimin önüne bir görüntü getirdi. Görüntü başta pusluydu. Soğuktan buz tutmuş bir camın ardından dışarıya bakıyor gibiydim. Sadece sesler netti. Tek bir ses... yanan ateşin çıtırtılarını duyabiliyordum. Görüntü yavaş yavaş netleşmeye başladığında neresi olduğunu bilmediğim bir yerdeydim.

Bir mağaranın önünde.

Civar, dallarında kar birikmiş çıplak ağaçlarla doluydu.

Geceydi fakat göğe Ay yerine kara güneş hükmediyordu.

Etrafı incelemeyi bırakıp tekrar mağaraya döndüğümde harıl harıl yanan ateşin turuncu ışığının mağara duvarına yansıdığını gördüm. İşittiğim çıtırtı sesleri de o taraftan geliyordu. İçeride birileri olmalıydı. Karın ezilirken çıkaracağı seslerin mağaradaki kişileri benim hakkımda uyaracağını bilsem de umursamadım.

Bu diyarda bana tehdit oluşturacak kimse yoktu.

Tam aksine; tehlike bendim.

Maraz bendim.

Azap bendim.

Korkması gerekense onlardı.

Bileklerimi geçen karı yürüyerek aşıp mağaraya ulaştığımda fazla ilerlememe gerek kalmamıştı. Yıldız şeklinde dizilmiş odunlarla kurulan kamp ateşi mağaranın hemen ağzında yakılmıştı. Dalgalanarak yanan alevlerden köze dönmeye başlamış odunların kızıl külleri yükseliyordu. Ateşin biraz ötesine konulmuş kayanın üstünde ise oturan bir adam vardı. Adamın şarap rengindeki saçlarına vuran ateş bana kanı anımsatmıştı.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin