🚨 Mihre-i Lem-Yezel 🎨
"Nez!"
Aaa dün ki kadın değil mi? Vay be yakından daha da güzelmiş. Açık bıraktığı saçı, ciddiyet taşıyan kabanı ve çok göz alıcı hali vardı ama ben sinsiyim diye de geberiyordu.
Kadın gayet samimi halde geldi ve gülümseyerek "Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Nasılsın? Doktor olduğunu söyle!"diyerek otuz dişini göstermişti. Yani eskiye dayanan bir şeydi ve şu an burada olması her şeyi alevlendireceğe benziyor.
Yasin şaşkınca başını salladı ve "Evet ama...sen neden buradasın?"dedi. Cidden neden burada? Merakla onu izleyen gözlerim anlık şekilde bana döndü ve tekrar Yasin'e baktı.
Tamam Mihre sakin ol tatlım hani kızı öldürüp bir kenarıya atacak gibi bakma ne olur! Evet içinden bu geçiyor olabilir ama yapmaman gerek çünkü o bir polis ve sen de halksın!
Yasin sorusuna cevap bekliyordu ama o bir sağa bir sola sallanıp saçını kulağının arkasına verdi ve bizim köyün keçisi gibi "Eee"diye uzattı ve "Şey...bir süre burada olmam gerek"dedi. Neden gerekmiş? Biri silah zoruyla mı getirdi?
Göz devirmek istesem de yapmadım kendimi sıkarken birden bir ses duyum:
"Çay oldu katran siz hala bekliyorsunuz! Nerede kaldınız?" Diye taaa koridorun sonunda bağıran Eda eli havada taksici dayıların levye alıp indiği gibi gelirken aynı bizim gibi durdu ve şaşkınca Nez'e baktı. Hadi buyur burdan yak.
"Nez? Anacım senin ne işin var? Hala gitmedin mi?"dediği yerde patladım. Sanırım ikisi de aynı mevkide ve Eda şu an sülalesi rahat moduna geçmişti.
Elini indirip dikkatle yanımdaki kıza bakıyordu. Bizim aksimize gülümseyen kız sanki çok umursuyormuşuz gibi davranarak "Sana da merhaba Eda -"dedi. Sana onu sormadı ama!
Çantama asılıp darlanmaya başlayan halimle "Yasin, Gözde evde bekler ben gidiyorum. Size afiyet olsun"dedim ve Yasin'i beklemeden Eda'ya el sallayarak"Ben çıkıyorum sonra konuşuruz!"diyr bağırdım. Şuna da hiç dönesim yoktu ama ufak bir dönüp baş selamı verdim ve o güzelim tipine bile bakmadan kapıya doğru geldiğim anda kapı açılmış önüme bir kardan adam gelmişti.
O an gözümün önüne serilen suret ile gülümsedim. Kızarmış bir yanak, kızarmış burun, denizi kıskandıran maviler karla kaplanmış saçlar ile içeriye girmişti. Sabah yaptıkları gözümün önüne geldiği sırada iç çekip "Senin bu yürüme işiyle derdin ne? Ya beni yürütüyorsun ya kendin yürüyorsun?"dedim.
Dışardan vuran soğuk hava ile ellerimi cebime koyduğumda hafif erimeye başlamış kar taneleri su tomurcukları olup yanaklarından süzüp gidiyordu.
Dudakları minicik kıvrılmış ama ona rağmen gülme efekti veren yüzünde alaycı bir hal ile mavilerini gözlerime indirip "Zamanla keyif alacaksın"dedi. Zamanla öyle mi? Ne zaman senin yengen olunca mı? Ah doğru ya o konu vardı!
Aniden yerimden sıçrayıp "Hamza seninle konuşmam gereken bir şey var. Sabah pek konuşamadık ama...ama Yasin ve seninle konuşmam gerek....ben-"dediğim de Yasin'in sesini duydum.
"Abi!"
Dedi. Ya niye sürekli birileri araya giriyor. Konu öylece kalıyor!
"Öf ne abisi ya sabahtan beri bir konuyu konuşamadık!"dedim. Yeter be şunu konuşalım sonra kim ne yapıyorsa yapsın! Allah rızası için bir salın ya!
Fakat Hamza sessizdi. Çünkü Yasin'in yanında Nez vardı ve o kız hiçte iyi bakmıyordu. Al bak senin yüzünden konu yine dağıldı.
Sıkıntılı nefes verip çantama asıldım ve dışarda yağan kara baktım. Çok güzel duruyordu. Beyaz kar bir bir yere düşüyor ve sanki huzuru indiriyor gibiydi. Gözdem için huzuru indiriyor gibiydi. Gözlerim dolmaya başladığı sırada yanımda olan kıpırtı ile Hamza da cama dönmüş halde durdu ve "Konuşacağın şey babaannemin bana söylediği şey sanırım"dedi. Hıh bir sen duymamıştın tam oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mihre-i Lem-Yezel
SpiritualBizim silahımız vardı. Benim elimde fırça ve paletten onun ise sahiden silahı vardı. Çizime zarar verme kaç yıldan başlar bilmem ama cezan sadece bir gece...bir gecen bana ait