Hayatları artık ikiye ayrılmış durumdaydı. Her şey tekrar en başından çok farklı bir şekilde yazılıyordu.
Barlas'ın ağzından...
Sesler bulanıklaşmıştı. Tetiği çektiğim an o benden ayrılmıştı artık diye biliyordum ama şuanda silahımın namlusunun ucunda tek kurşuna bakıyordu.
Karşımda avukatım ve sevdiğim olarak değil düşman birisi olarak duruyordu. Benim görevim ise o kişiyi imha etmekti.
Derin bir nefes aldım. Yavaş yavaş adamların yanına doğru ilerliyordu. Hala silahım onun üstündeydi. Sonra kulaklıktan Birsen'in sesi geldi. Bir yandan çok mutlu bir yandan da çok sınırlıydı bu ses.
"Burda Barlas. Onlar burda. Ölmemişler."
Onlar? Tuana vardı burda sevdiğim. Ama o diğeri kimdi? Silahımın ucunu etrafa gezdirdiğim de birisinin üstünde durdum. Gökmen...
"Ölmemiş. Barlas o ölmemiş. Yaşamış. Benim için yaşamış."
Sesi o kadar tuhaf geliyordu ki kulağıma. Gökmenden bakışımı değiştirip Tuana'ya çevirdim. Herkes benden komut bekliyordu.
Sonra bir silah sesi duyuldu. Time yeni katılmış çaylak bu atışı yapmıştı. Yerimizi belli ettiği için karşı tarafta şuan bu tarafa ateş açmıştı. Kulaklığı açıp yüksek bir sesle bağırdım.
"Bu ateşin açmanın ve benim sözümün dinlememe cezası çok büyük olucak çaylak."
Karşı taraftan yüksek bir sesle cevap geldi.
"Emredersiniz komutanım!"
Çatışma hala sürerken Tuana ve yanındaki birisinin kaçtığını gördüm. Şuan onun yanına gitmeyi isterdim. Ama şuan daha önemli bir görevim vardı. Bu yüzden çaylağa bu görevi vermek zorunda kaldım.
"Çaylak kaçan iki kişi var çabuk onların peşine düş."
Cevap gecikmeden gelmişti.
"Emredersiniz komutanım!"
Sonra gittikleri yere doğru hızla koşarak gözden kayboldu...
Çaylağın ağzından...
Komutandan bir ses seda çıkmamıştı ve artık düşman işini yavaş yavaş bitiriyordu. Artık daha fazla bekleyemezdim. Emire karşı gelerek ilk kıvılcımı ateşlendirdim. Şuanda ise iki kaçağın peşinden gidiyordum.
Sonunda onlara yaklaşmıştım. Asıl suçlu olan kişi ve onun yanında duran birisi vardı. Büyük ihtimalle erkekti. Ayağının yakınına bir kurşun sıkarak onların durmasını sağladım.
Yerlerinde durduklarında bağırdım.
"Arkanı dön paşam."
Ellerini yumruk yaparak arkasına dönmüştü. Döndüğünde ilk dikkatimi yeşil bir göz kesti. Yeşilin en güzel tonuydu. Paşam dediğim kişi bir kadındı.
Silahı tam kafasına hedef aldım. Dudaklarını yalayıp gözlerimin içine baktı. Hafif bir tebessüm kapladı yüzünü.
"Paşam? Kadınlar konusunda hiç bir şey bilmiyorsun."
Benim de yüzüm de hafif bir gülümseme belirdi. Silahı kalbine doğru indirerek konuşmaya devam ettim.
"Evet bilmem. Ama sen de insan olmayı bilmiyorsun. Paşam."
Yüzü düşmüştü bu dediğimden dolayı. Yutkundu. Yeşil gözleri ile bakabildiği kadar sert baktı.
"Bu dediklerine çok pişman olucaksın asker."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serzeniş
Teen FictionÇocukluktan beri adama aşık olan kızın büyüdüğünde adam düşmanları tarafından hapse atıldığında onu kurtarmaya çalışırsa ne olur? Kız sevdiği adamı kurtarabilecek mi? Yoksa karanlığa mı gömülecek bu aşk? Tuana&Barlas