Samet'in ağzından...
Olaylar karmakarışık bir hal almıştı. Ne olduğunu bilmiyordum ama yaptığım şey her şeyi çok farklılaştıracaktı. Bundan emindim...
Saime şok içinde öylece bana bakıyordu. Bir şeyler söylemek istiyordum ama bir şey söyleyemeden susuyordum. Bir süre öylece kaldıktan sonra başımda sert bir cisim hissettim. Ondan sonra kalın bir ses devreye girdi.
"Bugün bir kişinin değil, üç kişinin ölümü olacak."
Yavuz'un amacını öğrenmiştik. Bu adamda bir şeyler olduğunun farkındaydım ama elimden bir şey gelmemişti. Şuanda kendi ölümüm değil Saime'nin yaşaması düşünüyordum. Yaşasın istiyordum. O şerefsizin sesi yine bir şeyler söylemek için açılmıştı.
"Ayağa kalk ve Saime'nin yanından uzaklaş. Seninle sonra ilgilenicem aşk böcüşü."
Dedikleri sinir seviyemi en üste getirse dahi şuanda çaresiz bir durum içindeydik. O yüzden ne kadar istemesem de geriye çekildim. Saime hala şokun içindeydi. Geriye çekilmeden önce elinden tuttum. Bir an irkilse de yavaş yavaş rahatlamaya başladı. Ama bu çok kısa sürdü. Çünkü ona doğrultulan bir silah vardı.
"İşte malum suçlumuzda ortaya çıktı."
Pis sırıtışı ile söylediğini söyledi ve ben şuan onu öldürmek istiyordum. Etrafta gözlerimi gezdirdiğimde her yerde kan vardı. Zenyo'nun bedeni yerde serilmiş öylece duruyordu. Şuanda kendime bela okuyordum silah almadığım için.
"Sen niye böyle şeyler yapıyorsun Saime. Senin ile ilgilenen bu kadını niye öldürdün? Rahatlık mı battı prensesimize ha söylesene!"
Saime bağıran sesinden sonra direk ona döndüm. Saime'ye baktığımda hiç bir tepki vermeden bakıyordu. Onun bağıran ses tellerini bir bir yolup eline verecektim. Tekrardan gözlerimi etrafta gezdirdiğimde masanın üstünde bir vazo vardı. Masa fazla uzak değildi ama yine de tehlikeliydi. Odağı Saime'ydi.
"Kısasa kısas yapmak lazım şimdi ama. Sen benden sevdiğimi aldın. Ailem dediğim kişiyi aldın..."
Silah aniden bana çevrilmişti. Sonra son sözlerini söyledi.
"Bende senden sevdiğini alıcam."
Barlas'ın ağzından...
Kapının önünde duran kadın öldüğünü söylüyordu. Onu kurtardığım da bana o kadar masum bakıyordu ki. Kendi küçüklüğümü görmüştüm o çocukta. İçeriye geçmesi için elimle işaret ettim. Beklemeden içeriye gireceğinde Tuana'ya değdi bakışları. Tekrardan bana baktığında kafamla devam etmesini belirttim. O da uyarak içeri geçti. Bende gidecekken Tuana kolumu tutarak durdurdu.
"Kim bu kadın Barlas,kim ölüyor?"
Kafasının karıştığının farkındaydım o yüzden elimi yanağına koyup hafif okşadım.
"Her şeyi anlatıcam. Hadi içeriye geçelim."
Hafif bir gülümseme sunup kafasını salladı. Beraber içeriye geçtiğimiz de kadın öylece oturmamış bekliyordu. Yanına yaklaştım.
"Otur bacım. Neler olduğunu tek tek anlat."
Hafif yutkunuş sesi duydum. Elindeki oyuncak arabayı masanın üstüne koydu. Ondan sonra kendisi de oturdu. Tuana'ya gelmesi için elimi uzattığımda elimi tutarak yanıma geldi. Biz de kadının tam karşısındaki koltuğa oturduk. Uzun bir süre sessizlik olduktan sonra söze girdim.
"Anlat artık bacım. Süleyman'a ne oldu?"
Birden umutla parıldayan gözlerle bana baktı. Gözleri o duyguyu çok iyi bir şekilde gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serzeniş
Teen FictionÇocukluktan beri adama aşık olan kızın büyüdüğünde adam düşmanları tarafından hapse atıldığında onu kurtarmaya çalışırsa ne olur? Kız sevdiği adamı kurtarabilecek mi? Yoksa karanlığa mı gömülecek bu aşk? Tuana&Barlas