Rana'nın ağzından...
Benim için yaşam ve ölüm arasında bir şeydi. Kendimi ne kadar düşmüş gibi hissetsem de aslında nedense bir yanımda çok iyi olduğumu söylüyordu.
"Rana..."
Gözlerimi açamıyorum ama sesin sahibini iyi tanıyordum. Bana Rana demişti. O kurşun vurulduğunda en son ondan duymuştum adımı ve ilk de ondan duyuyordum.
"Rana'm..."
İşte tek bir harf ile benim mutluluğum fazlasıyla katlanmıştı. Adımı söylerken sadece Rana iken o harfi ekleyince onun Rana'sı olmuştum ve ben bundan hiç rahatsız değildim.
Gözlerimi hala açamıyorken o sözlerine devam etti.
"Sana böyle sesleneceğim söz vermiştim. Yine tutamadım sözümü. Tıpkı seni korumaya yemin etmişken hem de. Ben güvenilmez bir adamım değil mi? İşe yaramaz, kendini bir halt sanan küstah adamın ta kendisiyim!"
Son sözü kendine söver gibi hatta direk söver şekilde söylemişti. Gözlerimi açmak istesem de göz kapaklarımdaki ağırlıkta dolayı açamıyordum. Birden elimi bir el doldurdu. Yavaşça havaya kaldırdı. Dudağını tüy kadar hafif bir şekilde değdirdi.
"Seni çok özledim be..."
Biliyordum. Her şeyi ile bana bunu göstermişti ama benim salaklığım yüzünden onu perişan etmiştim. Şuanda bunlara odaklanmak istemedim sadece bu anı keyfini çıkarmaya çalıştım ama son söylediği cümleler buna engel oluyordu.
"Hem de o kadar çok özledim ki... o yanındaki lavuk var ya onu alıp bir paçavra gibi fırlatıp seni elinden tutup götürmek istedim ama sen istemedin..."
Derin bir nefes aldığını işittim. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Bir şeyleri belli etmek istiyordum ama yaptığım tek şey böylece durup onu dinlemekti. Elimden bir şey gelmemesi beni mahvediyordu.
"Neden istemedin be Rana'm? Ben seninle her şeye varken sen niye her şeyle benimle yoktun?"
Gözümden yaşlar dönmemek için kendimi zor tutuyordum. Elim tekrar havalandığında üstüne bir yaş düştü. Sonra o yaş hemen silindi. Tekrar öptü elimi. Bir kez daha öptü... sayısız öpücük bırakmıştı elime.
"Ne olursa olsun uyan ama. Senin yeşil gözlerini bir daha görmek istiyorum ben. Seni bir daha hissetmek istiyorum. Ne olur Rana'm. Yalvarırım dayan olur mu? O ufak ihtimalin olmasına izin verme. Nolur!"
Ona bir işaret vermek istiyordum. Ona küçük bir umut olacak bir şey yapmak istiyordum. Eli hala elimde iken kendimi zorladım. İlk başta kendimi çok fazla zorladıladıktan sonra kendimde o gücü bulmuştum. Elini hafif bir şekilde sıktım. Gözlerimi de açmaya başladım yavaş yavaş. Sonunda başarmıştım. Gözlerim karanlıktan aydınlığa gelmişti.
Kendime geldiğimde Yusuf bana dikkatle bakıyordu. Hassas bir inci tanesi kadar değerliydim onun gözünde. Farkındayım. Hem de fazlasıyla...
"Rana..."
Hafif bir gülüş sundum ona. Bana uyanmadan önce daha farklı bir seslenmişti. Kaşlarımı çattım.
"Rana?"
O da afallamıştı. Bana hafif bir gülümseme sundu. Yanımı daha çok yaklaştırdı.
"Rana'm..."
Sonunda istediğim kelimeyi duyunca daha da mutlu olmuştum. Her şeyi itiraf etme gereği duydum.
"Her şeyi duydum."
Birden kafası hızla bana döndü. Aval aval bakıyordu. Bu haline kahkaha atardım ama hiç öyle bir durumda değildim. Ama yine de gülümsememi eksik etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serzeniş
Teen FictionÇocukluktan beri adama aşık olan kızın büyüdüğünde adam düşmanları tarafından hapse atıldığında onu kurtarmaya çalışırsa ne olur? Kız sevdiği adamı kurtarabilecek mi? Yoksa karanlığa mı gömülecek bu aşk? Tuana&Barlas