Kıyamet

102 4 0
                                    

İkimizde erken uyanmıştık. Yatakta birbirimize sarılı halde durduk. Konuşmadık, kıpraşmadık bile. İkimizde korkuyorduk çünkü. İnsana çok koyuyor bu haldeyken el ele gidip adliye koridorlarında boşanmak için çırpınmak. Saat yaklaşınca ben doğruldum.

"Giyinememiz gerekiyor." Dedim

"Kahvaltı da et sen" dedi.

Ben giyinip mutfağa indim. Buzdolabından bulduğum şeyleri biraz ağzıma tıkıştırdım sadece. O kadar yiyesim yoktu ki. Stresten karnım da ağrıyordu. Yediklerim mideme oturdu sanki ki az yemiştim.

Avluda oturup inmesini bekledim. Bu avluyu inceledim. Yusuf'un yaşamak istediği yer bıraysıydı. Çocukları ve benle burda yaşama hayalleri kurdu. Şimdi burda beraber çıkacağız. Ben bu hayallerini yıkacağım. Ondan uzaklaşacağım.

O inince beraber arabaya bindik. O da kaskatıydı. Konuşmadı hiç. Sürekli gözüm ondaydı ama o hiç bana bakmadı.

"Yedin dime bir şeyler?"

"Evet"

"İyi misin? Stresten ağrın falan olursa sakın saklama söyle" dedi. Normal konuşması bile yüksek sesle olan Yusuf sanki şu an fısıldayarak konuşuyordu.

"Söylerim kötü hissedersem"

"Birde orda kimsenin senin için ne dediğini duyma. Üstüne gelebilirler. Ben eng-"

"Sorun değil. İyiyim ben. Peki sen?"

"Seninle boşanma davamıza giderken ne kadar iyi olabilirim?"

Arabayı park etti ama ikimizde o kapıyı açamadık. Bir süre öylece durduk. Stres tüm vücuduma yayılmıştı. Kalbim yerinden fırlayacak gib atıyordu. Nefes alışım bile batmaya başladı.

"İnmen gerekiyor" inme der gibi söyledi

"Seninde"

"Davacı sensin. İsteklisin ya ilk sen in" dedi. Arada laf sokuşturmasa olmaz zaten

Kapıyı açıp yavaşça indim. Ağlamamak için yukarı doğru baktım. Az kaldı. Birazdan bitecek. O da inmişti. Kötü olduğumu görünce elimden tuttu. Biz el ele içeri girdik. Herkes biz bakarken el ele koridorda yürüdük. Bizim davanın olacağı salona yaklaştıkça kalabalık arttı. Tanıdık yüzler geldi. Tüm sülalemiz şu an burda galiba.
Avukatlarımız ayrı ayrı duruyordu. Onların yanına geldiğimizde elimi bıraktı. Avukatlarımın yanına gittim. Bana bir şeyler anlattılar. Kafamın çok dolu olduğunu fark edince anlatmayı bıraktılar.

"Nasılsın?" Dedi Bade endişeli bir ifadeyle

"İyi olacağım" olmayacağım.

"Gel biraz benimle" dedi babam ve beni kalabalığın içinden çekti.

"Neden yanımızda kalmadın ki? El ele gelerek işi kendiniz için daha da zorlaştırıyorsunuz." Dedi

"O gidince, sen yanımda olur musun?" O kadar çaresizce sormuştum ki koca adam göz yaşlarını tutmayıp ben görmeyeyim diye yan döndü.

"Başka kimsem yokta" diye ekledim.

Beren, teyzem, Selim, hala öz amcam olarak gördüğüm amcalarım beni artık yok saymışlardı. Banu ile eskisi gibi değildik. Sena ve Bade bana yakın davransada yine de aramızda bir mesafe vardı. Tek Yusuf vardı yanımda. Ondan da ben gidince ben kimsiz mi kalıcaktım?

"Ben her zaman yanındayım, sen benim canımsın. Seni nasıl bırakabilirim kızım?"dedi

"Teşekkürler" dedim mahcupça pysa

Avukatlar yanımıza geldi. Son kez bir şeyler zırvaladılar. Dinlemedim bile. Gerçekten beynim algılamıyor. Başım ağrıdan çatlıyor resmen

Duvara yaslandım. Bade ve Sena yanımdaydılar. Çaprazımızda ama biraz uzakta duruyordu Yusuf. Kimse ile konuşamadı, soğuk duruyordu. Yanına gidip sarılmak isterdim. Sarılıp geçsin diye beklerdim ama kendi açtığım yarayı onda nasıl kapatayım?

AŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin