BÖLÜM 1: "UMUTLARI ÖLDÜRMEK"

15.4K 870 76
                                    




Merhaba. Okumaya başlamadan önce, ufak bir ricada bulunmak istiyorum. Lütfen kitap hakkında olumlu olumsuz tüm düşüncelerinizi yorumlarda bildirir misiniz?

İyi okumalar dilerim.








❝Bağırmak, sadece daha çok boğulmaya sonrasında, zihnin bulanmasına sebeptir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bağırmak, sadece daha çok boğulmaya sonrasında, zihnin bulanmasına sebeptir.





Fabrikanın soğuk havası içime deli gibi işliyordu. Önümde, yığınlarca dolu kuru incir vardı. Hepsi çöpünden ayrılıp, kasalara dizilmeyi bekliyordu. Benim içimden gelen ise etrafı yıkıp dökmek, suratsız patronumu tekme tokat dövmekti. Çalışmaktan iflahımın bir yerlerine bir şey oluyordu. Yorgunluk daha şimdiden eklemlerimi sızım sızım sızlatıyordu.

Etrafımdaki insanların derin uğultusu ile irkildim. Melankolik ruh halinden uyanıp, gerçekliğe döndüğüm vakit aslında kendi kendime hayallere dalacak kadar zamanımın olmadığı tekrar aklıma kazındı. Çalıştığım fabrika ve içindeki insanlar beni yine aslında kendi hikayemin baş karakteri olmayı bırakın, yan karakteri bile olmadığımı hatırlatıyordu. Bütün gün harıl harıl çalışıp, ay sonunda elime geçen üç kuruşu düşünüp tekrardan istemeye istemeye hüzünlü halime dönüş yaptım. Çabucak akşam olmasını dilemekten başka çarem yoktu. Yorgundum ve tek dileğim eve gidip uyumaktı. Zihnim ve bedenim alarm veriyordu ama benim bu çağrıya kulak verecek iradem yoktu.

Otuz üç yaşına gelmiş ama ruhu çoktan mezarlığa sapmış biriydim. Cahit Sıtkı Tarancı'nın Otuz Beş Yaş şiirindeki, yolun yarısına son iki yılım kalmıştı. Kimine göre çoktan yaşlanmış, halim kalmamıştı. Bunu söylemelerinin tek sebebi evli barklı olmamamdı. Oysa yanı başımda durmadan dedikodu yapan ve kocalarını birbirlerine şikayet eden kadınlar evli olmanın muhteşem bir şey olduğunu ve her kadının bu hissi tatması gerektiğini bana söylüyordu. Kocaları orada burada ipsiz sapsız dolaşırken, karıları bu izbe fabrikada canlarını dişine takıp evlerine iki lokma aş götürmeye çalışırken, evet gerçekten de evlenmek rüya gibi bir şeydi.

"Kız Gülendam sana söylüyoruz, nereye daldın öyle?"

Sağ tarafımdan gelen sesle oraya döndüğümde, kırklı yaşlarının sonunda olan kadın yüzüme garip bir şekilde baktı. Kızıl renge boyanmış saçlarını gelişi güzel topuz yapmıştı. Ağzında saatlerdir çiğnediği sakızı şişirip duruyordu. Bu kadını tanıyordum ama inanın tanıdığım o güne lanet okumadan da duramıyordum. Mahallenin gıybet ihtiyacının yüzde doksan beşini tek başına karşılayan emekçi bir kadındı Fidan abla. Ufacık bir gariplik sezdiği an içinden çıkan dedektif işin peşine düşer ve onu öğrenmeden uyku uyumazdı. Bendeki o garipliği sezdiğini anladım.

"Ne olsun abla, ikindi vakti geldi ya üzerime bir ağırlık çöktü," dedim yandan bir bakış atarak. "Bir de görmüyor musun bugünkü mallar nasıl çürük çarık dolu, ona da sinirlendim biraz." Bakışlarım Fidan ablaya döndüğünde o da bana hak verircesine kafasını sallıyordu.

YARA İZLERİ VE ÖPÜCÜKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin