Herkese merhaba, benim efendim. Hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Bol bol yorum alabilir miyim? Yorum geldikçe çok çok mutlu oluyorum. İyi okumalar dilerim. ♡
Görsel: Gülendam Işıkalan (kedisi benim bu arada)
---☆
Vurgun, kısa sürede yüksek basınçlı bir bölgeden alçak basınçlı bir bölgeye geçilmesi nedeniyle vücutta gaz kabarcıklarının oluşması sonucu ortaya çıkan gaz embolizmidir. Fizik bunu böyle açıklıyordu. Gerçekte ise vurgun, kalbin tam ortasına atılan güçlü bir yumruktu. Yaser'i tanıdıkça vurgun yemek kaçınılmaz oluyordu. Aklım karmakarışıktı. Zihnimin içinde dehşet bir mahkeme kurulmuştu. Bir yanımda Yaser hakkında söylenti çıkaran insanlar, diğer tarafta tek başına, dimdik duran Yaser vardı. Hakim bendim. Vicdan da, bendim. Haklı olan kimdi, bunu bana açıklayan bir savunucu yoktu.
Üzerimdeki kabarık gelinliği aynada izlerken, tam arkamdaki koltukta oturan Yaser ifadesiz yüzüyle beni izliyordu.
"Bu sana yakıştı. Az önce denediğin elbise gibi gelinlikler senlik değil." Beni süzdüğünde elim ayağıma dolaşmıştı.
"Gelinlik giymek istemiyorum. Zaten bana yakışmıyor bence bu tür gelinlik, çok abartı duruyor." dediğimde başını olumsuzca salladı.
"Senin kendinle sorunun var."
"Ne demek istiyorsun?"
"Hep en sade şeyleri seçiyorsun. Zerre dikkat çekmek istemiyorsun." Benim hakkımdaki analizi doğruydu.
"Sadelikten yana olamaz mıyım?" diye sordum. Parmaklarım gelinliğin üzerindeki taş detaylarda geziyordu.
"Olabilir, aslında seninki ihtişamlı şeylerin sende yakışmayacağı düşüncesi, bu doğru değil."
"Şimdi bu prenses model, çok kabarık gelinlik bende güzel mi durdu?"
"Cevabını senden duymak istiyorum." dediğinde büyük aynada tekrar kendimi izledim. Gelinlik çok büyüktü. Yine de güzeldi. Gelinliğin içinde gerçekten prenses gibiydim.
"Gerçekten yakıştı bana, eski zamanlarda büyük balo salonlarındaki leydiler gibi görünüyorum."
"Tam anlamıyla," deyip gülümsedi. Yemek yediğimiz akşamdan sonra Yaser gülümsemek eylemini gerçekleştirmekte zorluk çekmiyordu.
"O zaman, bu gelinliği alabiliriz." dedim. Mağazadaki çalışanlar adres istemiş, gelinliğin eve yollanacağını söylemişti. Ben gelinliğin yaşadığım eve değil de Yaser'in evine gönderilmesini istedim.
Gelinlik işi hallolunca mağazadan çıkmıştık. Yan yana yürürken garip hissediyordum. İlk kez dışarıda rahatça dolaşıyorduk. Sadece ikimizdik. Bu yüzden ona sormak istediğim şeyler vardı.
"Adıyaman'dan mı gelmiştiniz İstanbul'a?" diye sordu aniden.
"Evet, 2019'da taşındık İstanbul'a," diyerek sorusunu cevapladım.
"Buraya taşınmanızda özel bir neden var mıydı?"
"Dürüst olmam gerekirse buraya Canan yüzünden taşındık, reklamcılık mezunu olduğu için İstanbul'da iş bulacağım diye tutturunca babam onu kıramadı. Tası tarağı toplayıp buraya geldik. Geldik ama Canan iş bulamadı, zaten buradaki amacı iş bulmak değildi." Yaser beni sessizce beni dinliyordu.
"Üvey kardeşinin psikolojik sorunları olduğunu düşünüyorum." dediğinde bende ona hak verdim.
"Psikoloji eğitimi almadım ama ben onda histrionik kişilik bozukluğu olduğunu düşünüyorum." dediğimde şaşkın ifadesiyle bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZLERİ VE ÖPÜCÜKLER
Romance❝Sen ve beni, birbirimizden başka kimse iyileştiremez. Çünkü biz yaralarımızı nereden öpeceğimizi biliyoruz.❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşadığı mahallede adı çoktan 'evde kalmış kız kurus...