BÖLÜM 10: "MARS"

15.8K 1K 233
                                    








Herkese merhabaa, geç kalan bir ben ama kendimi sonda açıkladım:( Bölüme geçelim vakit kaybetmeden.

Uyarı: Yetişkin içerik içerir!

İyi okumalar dilerim. ♡

Görsel: Müdürümüz





~









Hafif topuklu ayakkabımla Arnavut kaldırımlarını aşarken elimde büyük cam saklama kabına koyduğum su böreği vardı. Saklama kabını bez bir çantaya koymuştum. Şu an gerçekten neden bunu yaptığımı düşünüyordum. Evde oturuyorken aklıma şu an Yaser'in babasının tamirhanesinde olduğu gelmişti. Hafta sonu olduğu için Yaser, bugünü orada geçireceğini söylemişti. Bende öğle vakti geldiği için onun acıkabileceğini düşündüm. Oysa onun benim ona hazırladığım böreğe ihtiyacının olduğunu sanmıyordum. Birden ona hazırladığım böreği de alıp tamirhanenin yolunu tutmuştum. Öylece gidiyordum ama Yaser beni habersizce karşısında görünce nasıl bir tepki verecekti kestiremiyordu. Ben ne ara bu kadar cesaretli olmuştum? Gözü kara biri oluvermiştim. Harika!

Tamirhanenin önüne gelince hafifçe yutkundum. Acaba ona haber mi verseydim geldim diye, ani mi olurdu? Buraya gelme amacım sadece meraktı. Kabul ediyordum. Yaser'i araba tamir ederken görmek istiyordum. Okul müdürü olan adamı çok fazla görmüştüm. Neden daha fazlası olmasındı ki?

Sessiz adımlarla tamirhaneye girdiğimde birkaç erkek sesi duymuştum. Birkaç lüks araba sıra sıra diziliydi. Siyah bir jipin altında yatan adamı görünce, iri cüssesiyle onun Yaser olduğunu anladım. Kendi kendine şarkı söylüyordu. Mırıltılarını dinlerken başka bir arabanın arkasından bir adam çıktı.

"Hanımefendi, sorun nedir?" diye sordu genç bir adam. Merih'in yaşlarındaydı. 

Elimdeki börekle kalakalmıştım. "Şey..." dedim, sesim kısıktı. O sırada şarkı mırıldanan Yaser aniden durdu. Aniden kendini öne ittiğinde yerde uzanan adama bakıyordum. Yaser şaşırmış ifadesiyle bana baktığında, o an çok saçma bir şey yaptım. Böreği ona uzatıp, "Börek açtım, senin için." dedim. Utanç bedenimi sarmıştı.

"Gülendam?" Şaşkın sesiyle ayağa kalktı. Yağla kaplı elini cebinden çıkardığı bezle sildi. Yakışıklı yüzü yağ olmuştu. Ama o kadar farklıydı ki ister istemez bende onu incelemeden duramıyordum. Üstünde terden sırılsıklam olmuş lacivert tişörtü bedenini sarmıştı. Kol kasları tişörtten taşmıştı. Boynundan akan ter damlaları bile midemi bulandırmamıştı. Geçen günlerde gördüğüm o takım elbise giyen adam yerine hoyrat bir mahalle serserisi gibi görünüyordu. Her zaman saç spreyi ile şekillendirdiği kara saçları bu sefer terden ıslanmış ve dalga dalga olmuştu. Gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırıp alt dudağımı ısırdım. Neden bu adam sürprizlerle doluydu?

"Habersiz geldim... Ama hemen verip giderim." Böreği ona tekrar uzattım. Elimdeki torbaya garipçe baktı.

"Yorulmasaydın," diye konuşup elini iyice temizleyip elimdeki torbayı aldı.

"Yorulmadım, öğlen yemeğinde yersin diye yaptım."

"Sağ ol, gel arka tarafa geçelim otur biraz," Tam elini sırtıma koyacakken aniden elinin kirli olduğunu hatırladı. "Hay lanet!" deyip elini kendine çekti.

"Ben sizi rahatsız etmeyeyim."

"Rahatsız edecek bir şey yok, zaten birazdan bizde yemek söyleyecektik." dediğinde gülümsedim.

YARA İZLERİ VE ÖPÜCÜKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin