Yorumlarınızı merakla bekliyorum. İyi okumalar dilerim.♡
*
Sabah ezanının okunması ile ağrıyan gözlerimi zorlukla açtım. Gece yarısını geçene kadar sessizce ağlamıştım. Yastığım sırılsıklam olmuştu. Benim ağlamamla değişen bir şey olmayacaktı. Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Yataktan kalkmadan elimi komodine uzatıp telefonumu elime aldım. İş yerinde bizden sorumlu kadına bugün işe gelemeyeceğimi haber ettim. Tekrar uyumak istiyordum ama bu isteğim Canan'ın saçma alarmı yüzünden geri tepti. Kendisi gibi alarmı da gıcıktı. Canan sızlanarak alarmı kapattığında, zorlukla gözlerimi tekrar yumdum. Biraz daha uyumak istiyordum. Ah, bir de gerçekten ölüm uykusuna yatabilseydim. Henüz o kadar cesur değildim. Bundan sonra da annesinin anıları için tanımadığı biriyle evlenecek kadar güçsüz ve korkak biri olarak yaşayacaktım.Birkaç saatlik uykunun ardından istemeyerek de olsa kalkmak zorunda kaldım. Üvey annem olan kadın, sanki onu istemeye gelecekler gibi hazırlanıp süslenmeye başlamıştı. Bu kadar meraklıysan o adamla sen evlen demek istiyordum ama bugün kahvehaneye gitmeyip evde duran babam, söyleyeceklerime ket vuruyordu. Evde ben haricinde herkes kendine çeki düzen veriyordu. Sanki bayram günüydü. Ben burada acı içinde kıvranırken, onlar benden kurtulmanın bayramını kutluyordu. Gece ara ara uyanıp nazar boncuklu kutum için ağlamıştım. Herkes için benim o kutuya bu kadar değer veriyor olmam o kadar önemsizdi ki, saatlerce ağlıyor olmam bile onlar için dalga konusuydu.
Sonunda dolabımın önünde durdum. Zorla da olsa dolabın aynasına baktım. Bakmaz olaydım, çok kötü görünüyordum. Berbat bir haldeydim. Gözlerim çok ağlamaktan balon gibi şişmişti. Göz altlarım uykusuz kaldığım içim koyu bir renge bürünmüştü. Hele saçlarım sanki savaştan çıkmış gibiydim. Umrumda değildi hiçbiri, kimseye güzel görünmek istemiyordum. Bu bendim, bugün için kendimi değiştirmeyecektim.
Dolabın kapağını açıp üç beş tane olan kıyafetlerime baktım. Gözüm aylar önce bir mahalle terzisinde çalıştığım zaman, yanında çalıştığım kadından izin alıp, geriye kalan beyaz kumaştan diktiğim elbiseye takıldı. Profesyonel bir terzi değildim. Arada sırada elimden geldiğimce bir şeyler dikiyordum. Bu elbiseyi dikerken aklımda bunu giymek yoktu. Nasıl olsa geriye kalan çöp kumaşlardan dikmiştim. Ama şimdi tam da bugün giyilmek için askıda duruyordu. Elbiseyi askıdan çıkarıp üzerimde tuttum. Gözlerim dolu dolu, bu garip görüntüye baktım.
''Kefene benziyor, ne güzel...'' dedim sessizce. Gerçekten kefen gibi dikmiştim. Elbiseyi sıkıca tutup aynaya bakmaya devam ettim. İçim öfkeyle dolmuştu. Sonra o öfke dolu bakışlar kırgın bakmaya başladı. Deliriyordum galiba, sonunda olan buydu.
Elbiseyi yatağa fırlatıp başımı dolaba yasladım. Bugün çabucak bitmeliydi. Sonra tekrar gece olmalı ve ben tekrar içim dışıma çıkana kadar ağlamalıydım. Zaten güçsüz bir şekilde ağlamaktan başka ne işe yarıyordum ki, ancak ağlayıp sızlanıyordum. Güçlü görünmeye çalışan ama aslında acınası biriydim. Çok yazık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZLERİ VE ÖPÜCÜKLER
Roman d'amour❝Sen ve beni, birbirimizden başka kimse iyileştiremez. Çünkü biz yaralarımızı nereden öpeceğimizi biliyoruz.❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşadığı mahallede adı çoktan 'evde kalmış kız kurus...