Bölüm 5

257 24 4
                                    

Merhabalar, 

Sonunda gelebildim. Bu hastalık beni mahvetti, iyi yere serdi. Sizler nasılsınız?

Umarım yılın son günleri tüm kötülükleri geride bırakıp yeni yılı güzelliklerle gireriz

Sevgiler,

Başak 

***************************


Ayaz**

Yemyeşil bir nehirde boğuldum ve son nefesimi verdim. Şu anki halimin tek açıklaması bu olmalı kesinlikle. O başka bir adama ait ve ben ona sanki dünyada başka kimse yokmuş gibi bakıyorum. İşin ilginç yanı, sanki o da bakıyor bana, hatta bakmıyor, görüyor... Evet, o da beni görüyor.

Omzuma dokunan Alaz ile kendime geliyorum.

"Daldın kuzen," diyor. Dalmadım ki ben, boğuldum, vurgun yedim. O adamın Yeşim'e bağırmasını daha fazla izlemek istemiyorum ve sonunda gözlerimi çevirip gidebiliyorum. Alaz hâlâ yanımda konuşuyor ama duymuyorum bile onu. En son "İşte Gülce de bu yüzden Yeşim'e kızgın. Haklı da yani, abi düşünsene, sen nişanlanacaksın ve ben de bunu sonradan öğreneceğim."

Alaz'ın konuşmasının sonunu yakalıyorum ve "Bir dakika bir dakika anlamadım. Gülce kime kızgın?" diyebiliyorum.

Alaz onu dinlemediğimi anlayarak kafasını sallıyor ve gözleriyle siyah arabayı gösterip "İşte Yeşim'e, biraz önce geldi ya Cenker'i almaya, ona," diyor nesini anlamamışım gibi ve "Yeşim Gülce'nin kuzeni, daha doğrusu kuzeniymiş, ben de yeni öğrendim. Bir anda apar topar nişanlanmış bunlar, ama nedense pek gizli saklıymış Gülce de epey alınmış neden benim haberim yok diye."

Yeşim'in o adamla olduğunu biliyordum, nişanı da bu akşam öğrendim ama hâlâ inanmak istemiyorum. Nişanlanmış, o Cenker denen adamla nişanlanmış gerçekten. Kalbime bir anda sancı giriyor, dudaklarım uyuşuyor, nefes alamıyorum. Sanki kalp krizi geçiriyorum. Hafifçe öksürüp kendimi toparlıyorum ve dudaklarımın arasından zorla "Anladım... Neyse eve mi geçelim? Sen sevgilinle mi buluşacaksın?" diyebiliyorum.

Alaz'ın bu sefer sabrı tükenircesine çıkıyor sesi "Abi dinlemiyor musun? Gülce Yeşimlerde dedim ya. Kız hesap sormaya gitti diye."

"Haaa evet evet, pardon aklım dağınık da. Neyse eve gitmeyelim ya Kafes'e gidelim bir şeyler içer konuşuruz, uyar mı?" diyebiliyorum tek ihtiyacımın alkollü bir şeyler olduğunu bilerek.

"Olur, gidelim. Sende var bir şeyler ama..." derken şüphe ile gözlerini kısarak bana bakıyor.

Alaz'la birlikte lise yıllarından beri takıldığımız Kafes'e gidiyoruz. Annemler bizlerden ne zaman haber alamazlarsa oraya gelir, elleriyle koymuş gibi bulurlardı bizi. "Kafes'te kafesledik sizi!" diyerek bir de kırk yaş üstü şakalarını da her seferinde yaparlardı. İnanılmaz!

Mekâna gider gitmez buz gibi biranın yanan ruhuma iyi gelmesini dileyerek yudumluyorum. Alaz hâlâ konuşuyor, anlatıyor. Ben ise bambaşka bir dünyadayım. Kendime lanetler ediyorum, nasıl böyle oluyorum, neden bu kadar etkiliyor bu kadın beni anlamıyorum. Sahibi var işte, nişanlı hem de... Uzunca bir süre ve sayısını unuttuğum kadar içkiden sonra Alaz'ın desteği ile arabama bindiğimi hatırlıyorum, sonrası yok. Olmasın da artık zaten.

Alaz'ın beni yatağıma bırakmasıyla dudaklarımdan sadece "Ben hep onunla dolu rüyalar gördüm, sadece yeşil gözlerine bakarak," diyorum.

"Dayıııı dayıcım kurtar beni bu annemden lütfen!" diye bağırarak içeri dalıveriyor Emir. Bir hışımla yatağıma atlayıp arkama sığınıyor, yine Özge'yi kızdıracak bir yaramazlık yapmış belli. Özge ise hâlâ aşağıdan bağırıyor. "Emir Efendi hemen aşağıya gelip okuluna gidiyorsun, hemen dedim sana! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

Tesadüfen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin