Merhabalar,
umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum...
iyi hafta sonları,
Başak
Aren**
"Bak bak havalara nasıl da geriniyor, Alain Delon'um benimm."
Etrafta bangır bangır Sıla çalarken insanlar deli gibi dans ediyor. Ben yokken İzmir iyice hareket kazanmış, kızları zaten rahattı iyice bir rahatlık gelmiş, erkekleri ise hâlâ aynı çapkın. Bu şehrin kızı da erkeği de çapkın, o zaman zor oluyor işte! Hep avcı hep avcı av olmuyor, olamıyor kimse. Sıla hemen bizimkilerle kaynaştı, kızın zaten yabancılık çekerim aman gibi bir sorunu yok. Rahat, pervasız, doğal, istediği gibi yaşıyor hayatını. Bu gürültülü yerde sohbet etme olanağı olmadığı için herkes kendi halinde, ben ise oturduğum yerden arada da olsa "yeşil gözlü" güzel kızı görebiliyorum.
Mutlu gibi ama bir gariplik de var çözemediğim, neyse bakmamam lazım. Gece ilerledikçe yorgunluğum artıyor. Hâlâ alışamadım saat farkına ve hava denizden esmesine rağmen bana bunaltıcı geliyor. Sıla bizim kızlarla dans ederken onu izlemeye başlıyorum bu sefer, nasıl da mutlu. En azından o mutlu. Göz göze gelmemizle gülümsüyor bana ve ben ona "gel yanıma" dercesine elimi uzatıyorum. Nasıl oldu anlamadım ama o kadar uysal ki, hemen geliyor ve yanıma oturuyor.
"Efendim yakışıklı?"
Bende onun bu delidolu haline gülümsüyorum "Yorulmadın mı sen? Daha hiç oturmadın, devamlı dans ediyorsun."
"Ee biliyorsun ben kurtluyum yakışıklı," diyor ve göz kırpıyor bana. Bu kıza karşı ne hissediyorum hâlâ anlamadım, ama yanındayken keyif aldığımı biliyorum.
"Nerede kalıyorsun sen? Otel ayarladım dedin ama konuşamadık."
Umurunda değilmiş gibi omuz silkeleyerek konuşmaya devam ediyor. "Valla burada tek bildiğim yer Hilton'du orada yer ayırttım. Hilton'da kalıyorum. Süper soyadımdan sanırım, bana süit oda vermişler en üst kattan. Manzara müthiş, tüm gün odadan çıkmadım, bornozum üzerimde yatağa uzandım, İzmir'i, denizi izledim."
"Eee iyimiş... Otelin buraya uzak, nasıl gideceksin?"
"Geldiğim gibi, taksiyle."
Cıklayarak "Olmaz" diyorum "Ben bırakırım seni. Ayrıca kurtların döküldüyse kalkalım mı, çok yorgunum."
"Olur yakışıklım, olur."
Bizimkilerle vedalaşıp son defa uzaktan kaçamak bakıyorum yeşil gözlüye ve Rain'den çıkıyorum. Neyse ki vale hemen arabayı getiriyor da fazla beklemiyoruz, zira Sıla'nın kıkırtıları yüzünden etraftaki insanlar devamlı bizi izliyorlar.
Yolda havadan sudan konuşurken radyoda çalan şarkıya Sıla eşlik ediyor. "Bir güzellik yapsana, gece benle kalsana..." Pat diye bana dönerek "Bak yakışıklı, sana şarkı yapsam ancak bu kadar olurdu," diyor.
Böylece aklımda olmasa da yukarı çıkıyorum... Odaya girer girmez ilk yaptığı şey yine kucağıma atlamak oluyor, bu seferki birlikteliğimiz daha sert, daha talepkâr. Sıla sanki ben her an gidecekmişim gibi sımsıkı sarılıyor bana, tırnaklarını koluma, sırtıma geçiriyor, bacakları ile belime sımsıkı tutunuyor. Bu kızın bu kadar sevgiye aç olmasına üzülüyorum bir taraftan, bir taraftan da onu sorguluyorum. Müthiş bir dansın sonunda hazla yatağın kenarlarına çekiliyoruz. Ben dalgın dalgın tavanı izlerken Sıla sanki bir yavru kedi gibi yanıma yaklaşmaya çalışıyor. Neden bu kız bu kadar ürkek ve bu kadar çekingen oldu bir anda, anlamlandıramıyorum. Yavaşça kolumu kaldırıp koynuma sokuluyor ve sarılıp sessizce gözyaşları dökmeye başlıyor. Ben daha şaşkınlığımı atamadan konuşuyor, sanki başka bir âlemde gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfen Aşk
Romansa"O güldüğünde içimde bahar çiçekleri açıyor." İnsan kime âşık olacağını bilebilir mi? Tümüyle tesadüfte ömür boyunca kimi seveceğimiz! Hatta insan en tutkunu aşkını asıl, sevdiğini sanıp yanıldığını anladıktan sonra yaşayabilir. Bir basketbolcunun s...