Bölüm 1

635 32 7
                                    

Herkese Merhaba,

Bu kez sizlerle Yeşim'in hikayesiyle birlikte olacağım. umarım bunu da çok seversiniz. 

Bazılarınız ilk kez okuyacak bazılarınız belki ikinci kez... Yine bu yolculukta sizlerden yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım. 

Sevgiler,

Başak 

------------

Sonunda geliyor... Kaç zamandır onu bekliyorum, ben bile unuttum. Henüz dört yaşındaydım ayağım kayıp havuza düştüğümde. Beni havuzdan çıkaran, kurtaran kahramanımdı o. Büyüdükçe bu hiç değişmedi benim için, hep benim kahramanım olarak kaldı... Bense onun pamuk prensesi. Ailelerimiz bile o kadar benimsemişlerdi ki bizim bu halimizi, babam, "Seni Cenker'den başkasına emanet etmem," diyordu.

Ne de olsa babasının biricik kızıydım ben, Cenker ise kardeşinden çok sevdiği arkadaşı Ahmet Amcanın oğluydu. Bazen abim bile bu aramızdaki ilişkiyi kıskanıp "Ne bu yaa! Sen benim kardeşimsin Cenker'in değil, bana geleceksin!" derdi ama bilmezdi ki ben Cenker'in kız kardeşi olmak istemiyordum. Ben onun karısı, çocuklarının annesi olacaktım.

Sanırım Cenker de ilk başlarda beni kardeşi gibi görüyordu, ben onun peşinden deli gibi koşup gözüne girmeye çalışırken o gününü gün ediyordu. Abimle aynı yaşta olduklarından liseden ikisi aynı anda mezun oldu ve birlikte Amerika'ya üniversite eğitimine gittiler. Abime ve Cenker'e hazırlanan gelecek babamlar açısından belliydi: Ekonomi okuyup üzerine işletme masterı yaparak şirkette çalışmaya başlayacaklardı.

Abimlerden üç yıl sonra ben de liseyi bitirir bitirmez Amerika'da Boston'da aldım soluğu. Boston tam üç yıl boyunca hayallerimin şehri olmuştu. Hem âşık olduğum adam Cenker hem de abim oradaydı. Bir de deli gibi izlediğim Ally Mc Beal orada çekilmişti. Evet, o yaz üniversite seçeneklerim için gitmiştim de keşke gitmeseydim. Ben büyümüş güzelleşmiş, genç alımlı bir kız olmuştum da Cenker hâlâ farkımda değildi. Üstelik kız arkadaşı ile abimle birlikte kaldıkları evde kalıyordu.

Onun o kızla kucak kucağa olması, devamlı öpüşüp koklaşmaları ile geçen zorlu bir hafta sonunda abime ağlayarak "Yiğit ben burada okumak istemiyorum," diyerek bavulumu nasıl topladım da İzmir'e döndüm bilmiyorum.

İzmir'e döndüğümde yeni bir Yeşim vardı artık... Tüm hayatı boyunca ilk aşkı Cenker'i bekleyen değil, kendini hayatın akışına bırakan bir Yeşim'dim artık. Çocukları çok sevdiğimden psikoloji okuyup çocuk gelişimi üzerine ilerlemek istediğimi belirtmiştim ve ailemden de tam destek almıştım. Zaten "Babacım ben Amerika'da okumak istemiyorum, İzmir'de senin yanında kalacağım," dediğimde nereyi okumak istesem babam tamam diyecekti.

Ben istediğim bölüme girmenin ve ailemin yanında kalmanın şımarıklık ve rahatlığıyla üniversite hayatımın ilk yılını doldurmuştum. Bu bir yılın sonunda abim temelli dönüş yapmıştı. Yiğit gelmesine gelmişti de Cenker hâlâ Amerika rüyasını yaşamak için Boston'da kalmıştı. Bir umut beklemiştim gelir belki o da Yiğit'le döner, bu sefer beni fark eder diye ama yine hüsrana uğramıştım.

Yiğit dönünce abi kardeş güzel bir tatil yapmıştık fakat o devamlı "Kızım ne bu yaa! Kocaman olmuşsun ve tüm erkeklerin dikkati çekecek kadar güzelleşmişsin, valla başımı derde sokacaksın. Keşke Cenker de burada olsaydı, yanında bodyguard gibi dolaşırdık," diye söylenip duruyordu. Yani güzel geçen birkaç dakikamı da hemen bir "Cenker" lafı ile altüst ediyordu. Neyse... dediğim gibi ben alışmıştım artık Cenker'i Cenkersiz sevmeye.

Üniversite de ikinci sınıfta aldığım "Kavram Psikolojisi" dersinden başarıyla geçince Amerika'daki bir araştırma grubuyla beraber çalışma fırsatı bulmuştum. Biz Türkiye'de araştırmalar yapacaktık onlar ise Amerika'da. Sonunda bu veriler toplanıp bir araya gelecekti, fakat ben o anın heyecanıyla düşünememiştim; bizim elde ettiğimiz verilerin analizi için altı ay Amerika'da kalmamız gerekecekti. Hem de Boston'da, kaçarak gittiğim şehirde.

Tesadüfen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin