"Şimdi sen de gidersen böyle
Kim çeker nazımı söyle
Sen üzülme bi tanem aşk acısı bu
Ben çekerim kime ne" Bora Duran, Sen de Gidersen
Yeşim**
Arabada son sürat giderken devamlı bu şarkıyı dinliyorum. Ben bu kadar kör âşık olmamalıydım, âşık da değil de... tutku mu, takıntı mı bilmiyorum. Tek bildiğim bu kadar kör olmamalıydım. Gözlerimden akan yaşlardan artık etrafımı göremiyordum ve mecburen arabayı kenara çekip duruyorum. Arabanın içinde bu sefer avaz avaz ağlıyorum, bağıra bağıra. Yumrukluyorum direksiyonu, canımın acısını önemsemeden bağırıyorum. Hatırlamak istemiyorum biraz önce yaşananları.
Yüzüme kapanan telefonla odanın ortasında kalakaldım. "Gelemem Yeşim gelemem. Sen o yüzüğü taktığın sürece ben gelemem," dedi. Bana gelemem, dedi. Gerçi ne bekliyordum ki parmağımda Cenker'in yüzüğü var, ben başka bir adama gel diyorum. Ne yapıyorum ben böyle?
Aşağıdan abimin "Yeşimmm, gel artık!" diye seslenmesiyle usulca iniyorum merdivenlerden. Öyle ürkeğim ve duyacaklarımdan öyle korkuyorum ki... Gülce cam kapıya yaslanmış ellerini göğsünde kavuşturmuş bekliyor, abim bir eli belinde bir eli saçlarının arasında sıkıntılı dolanıyor, Cenker ise gözü merdivenlerde beni bekliyor belli.
Merdivenlerde gözükmemle hemen atlıyor "Yeşim gel canım, iyisin değil mi?"
Ne kadar yapmacık, çok itici geliyor bana bu tavırları. Kusmak istiyorum o böyle davrandıkça. Kafamı "hayır" diye sallayarak gidip üçlü koltuğa atıyorum kendimi.
"Evet, dinliyorum sizleri... Bana anlatacaklarınız var sanırım," diyorum tüm kuvvetimle. Karşımda yüzsüzce oturan Cenker'e gözlerimi dikerek "Kimdi o kız Cenker? N'aptın ona?" diye soruyorum.
O da doğrudan gözlerime bakıyor "Süeda benim Boston'daki eski kız arkadaşlarımdan birisiydi Yeşim, yani öyle..."
"Cenker. Anlat, madem bu kız buraya kadar gelme cesareti gösterdi, anlat gerçekleri Yeşim'de bilsin," diyerek araya giriyor abim.
Yiğit bir şeyler biliyor ve benden saklamış, kime kızacağımı şaşırıyorum. Boş boş bakıyorum yüzlerine, "Eevettt!"diye bağırmamla Cenker karşıma gelip yere çömeliyor ve ellerimi tutuyor.
"Yeşim. Süeda ile ben. Anlarsın biz sevgiliydik ve Amerika. Yani tabii ki bir beraberliğimiz vardı..." derken bu sefer bir anlığını gözlerini yere eğiyor ve sonrasında mağdur gülümsemesiyle gözlerime odaklanıyor.
Artık bu numaraları yemiyorum ve sabırsızca "Yattınız yani... Eee? Zaten sütten çıkma ak kaşık olmadığını biliyorum Cenker, sadede gel!" diye dişlerimin arasından fısıldıyorum.
"Süeda hamile kaldı ve biz bebeği aldırdık Yeşim. Süeda bebeği aldırdı..."
Ellerimi çekiyorum, buz kesiyorum. Yüzüne anlamsızca bakarken bir anda Gülce çığlık çığlığa "Ya sen ne yalancı ne düzenbaz ne pis bir adammışsın Cenker yaaa. Sen hep böyleydin de biz yeni mi görüyoruz?" diye bağırıyor.
Abim şaşkın, ben şaşkın, Cenker ise donmuş Gülce'ye bakıyor. İlk kendini toparlayan abim oluyor. "Doğru konuş Gülce, ne diyorsun sen?" diyor ama dediğiyle kalıyor.
Gülce bendinden aşmışçasına bağırıyor. "Yiğit sus Allah aşkına! Sen bu pis adamı mı koruyorsun? Süeda sadece bebek mi aldırdı haa? Kızla zorla birlikte olmadın mı o gece... Kız istemedi ama sen o aldığın haplar yüzünden duymadın bile, kendini bile bilmiyordun. Kız istemedi ve sen zorla ona sahip oldun. Sonra hamile kalınca kolundan tuttuğun gibi adı sanı olmayan bir yerde zorla kürtaj yaptırdın. Şimdi kız bir daha hamile kalamayacak senin yüzünden. Hep senin yüzünden. Ya Yeşim'e yaptıkların?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfen Aşk
Romance"O güldüğünde içimde bahar çiçekleri açıyor." İnsan kime âşık olacağını bilebilir mi? Tümüyle tesadüfte ömür boyunca kimi seveceğimiz! Hatta insan en tutkunu aşkını asıl, sevdiğini sanıp yanıldığını anladıktan sonra yaşayabilir. Bir basketbolcunun s...