Bölüm 8

204 23 6
                                    

Yılın ilk iş gününden merhaba!

yeni yıla girdik, yeni umutları yüklerken sekizinci bölümle sizlere eşlik etmek istedim. 

Keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum! 

**************************************************************

Ayaz**

Bu iş böyle olmayacak. Yok olmayacak... Sabah o kapıyı açmamla gerçeklerle yeniden karşılaşmam bir oldu. O pislik herif üzerime öyle bir geldi ki kendimi nasıl tuttum bilmiyorum. Aslında adam haklı, nişanlısının evine geliyor ve başka bir adam ona kapıyı açıyor. Nereye kadar yürüdüm bilmiyorum. Ta ki bacaklarımda ağrılar hissedene kadar. Resmen bacaklarım yanmaya başlayınca durup nefes alıyorum. Bu Çeşme sıcağında üzerimde kot pantolon ile maraton koşucusu gibi hızlı hızlı nefes almadan yürüyorum. Sağıma soluma baktığımda Ilıca'dan o hızla çıkıp Çeşme sapağına kadar yürüdüğümü fark ediyorum.

Sabahın bu saatinde Alaz'ı da arayamam, etraftan şansa taksi de geçmiyor. Kavşağın karşısındaki benzin istasyonuna gidiyorum, ilk önce marketten buz gibi bir su alıp kana kana içiyorum. Kasadaki çocuğa taksi sorduğumda bu saatte bulamayacağını söylüyor, konuşmamızı dinleyen yan taraftaki adam "Abi nereye gideceksin? Ben Manisa yönüne gidiyorum, seni bırakayım istersen," diyor.

O an beynimde şimşekler çakıyor, benim burada ne işim var ki?

"Tamam, İzmir'e gideceğim otobüslere bakır mısın beni," diyorum.

"Ayıp ettin abi, İzmir yolumun üstü bırakayım seni n'olacak," diyor. Gerçekten o an kaçmak istiyorum, buradan kaçmak ve uzaklaşmak. Teşekkür ederek arabasına biniyorum. Bir bankanın servis şoförüymüş, hafta sonları da Çeşme'ye gruplar getirip götürüp transfer yapıyormuş havaalanından.

"Ya abi deminden beri bakıyorum ama, ben tanıyorum sanki seni bir yerden."

Çok konuşmak istemiyorum ve konuyu geçiştirerek "Bilmem, Türkiye'ye yeni geldim ben ama."

Adam inatla yandan baka bakıyor ve "Yok abi, valla tanıyorum ben seni. Ne iş yapıyorsun sorması ayıp?"

"Sporcuyum ben, Amerika'daydım Türkiye'ye yeni döndüm," diyorum detay vermeden.

"Abi buldum buldum, sen Ayaz'sın. Şu meşhur basketbolcu... Bak bugün de gazetede resmin vardı hatta. Tabii yaaa, benim gözüm seni oradan ısırdı," diyerek arka tarafta duran gazeteyi bana uzatıyor.

Biliyorum, dün gece var o gazetede, ama ben bakmaya hazır değilim, derken gazete kucağımda tamamen açılıveriyor. Ana sayfada kocaman manşet şeklinde vermişler.

"Ünlü basketçinin gizemli ilişkisi," diye. İçeride hangi onun bunun çocuğu varsa Yeşim'in bardan kucağıma atladığı kareyi çekmiş, altında ise küçük resimde Yeşim'in arabaya bindiği ve benim kapısını kapattığım bir kare. Yazanlar ise ne kadar kızsam da Cenker itini haklı çıkaracak cinsten.

"Amerika'dan yeni transfer olan ünlü basketbolcu Ayaz Durukan, gece hayatına da hızlı transfer oldu. Gece kulübüne yanında başka bir kadınla girip içeride Yeşim Tansel ile buluşan basketbolcu, hedef şaşırtmaya çalışsa da başarılı olamadı." vs vs vs.

Sinirle gazeteyi fırlatıyorum ve şoföre sağda durmasını rica ediyorum. Ben şimdi bu durumda nasıl Yeşim'i bırakıp giderim ki? O manyak Cenker kıza neler yapar, ailesi var daha açıklama yapması gereken. Çeşme Marina'nın orada inip hızla bulduğum ilk taksi ile Alaz'ların yanına gidiyorum.

Yeşim**

Ben daha ne olduğunu anlamadan bir kadın eli kurtarıyor beni. Cenker üzerime yürümeden önce aralamış olduğum sürgülü kapıdan içeri girdi sanırım ama ben bu kadını ilk defa görüyorum. Bu kadın kim ki Cenker'i tanıyor ve beni kurtarıyor, hem bizi nereden gördü?

Tesadüfen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin