Bölüm 16

213 17 15
                                    

Merhabalar, herkese güzel haftalar...

bu bölümde biraz +18 sahneler var, okumadan önce uyarmak istedim.

keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum.

Başak 

************************************************************

Ayaz**

"Hayatıma hoş geldin be kadın!"

Meğer benim uzun süredir söylemek istediğim, içimdeki boşlukta avare avare gezen cümle buymuş. Yeşim'in hayatıma hoş gelmesi... Şu an kollarımın arasındaki bu küçük çimen gözlü kadınla ruhumun derinliklerinde hissettiğim duygunun adı yok. Zaten kendimi ifade etmekte zorlanan biri olarak şu anımı ifade etmem mümkün değil. Tek yapabildiğim kollarımın arasında bana sarılan çimen gözlüme minik minik öpücükler bırakmak. Biliyorum onunla yolumuz uzun, sorunlar çok, insanlar bize karşı ama umurumda değil önüme çıkan her engeli aşacağım. Yeşim şu an benim yanımda ve benimle ya bana yeter.

Bozcaada'ya has kokteyl ve shotlardan biraz daha içince Yeşim yanında getirdiği stresi üzerinden atıp iyice rahatlıyor ve çakırkeyif modundan çıkıp resmen sarhoş oluyor. O kadar şirin ki kızamıyorum da elleri boynuma ahtapot gibi dolanmış "Ben gerçekten sana âşıkmışım yaa! Aşıkmışımmm!" diye sayıklamasına güleyim mi sevineyim mi bilmiyorum. Bir süre sonra "Off boyun çok uzun, sürekli sana yetişeceğim diye parmak ucunda durmaktan parmaklarımı hissetmiyorum," diye mızmızlanmaya başlıyor. Bense artık kendimi tutamayıp resmen kahkahalarla gülüyorum. Bu sefer de ona gülmeme bozulup küsüyor ve kollarını boynumdan çekmesi ile sendeliyor ama bistro masaya tutunup bana sırtını dönüyor. Ben de yine de bu durumu fırsata çevirip sırtını göğsüme yaslayarak ona sımsıkı sarılmak ve mis kokulu saçlarına yüzümü gömmüyorum. Bir yandan boynuna, saçlarına minik minik öpücükler kondururken bir yandan da o mis kokusunu içime çekip "Biraz ben böyle durayım, boynum tutulsun istersen," diyorum. Dediklerimi idrak edince kıkır kıkır gülmeye başlıyor ve "Yok kıyamam sana... Hadi beni otele götürrr lütfennn," diye sayıklamaya başlıyor.

"Otele götürr valla başım dönüyor yeminle bak..." diye kendini bana inandırmaya çalışması tam bir komedi. Şu an karşımda sanki beş yaşında bir kız çocuğu duruyor. Birden aklıma "bizim" çocuklarımız geliyor. Yeşim'e benzeyen kızlar geliyor gözümün önüne ve yutkunamıyorum. Bir hamlede kendime çekip "Çok seviyorum seni," diyorum ve alnına dudaklarımı değdirip öylece birkaç saniye duruyorum. Yeşim ise o kadar tepkisiz ki sanki betondan bir heykel gibi öylece duruyor. Ürküyorum, korkuyorum onun böyle kasılmaları beni çok endişelendiriyor ve ellerime gelen ıslaklıkla fark ediyorum ki Yeşim ağlıyor. Benim kıyamadığım prensesim yine ağlıyor.

Parmaklarımı yüzüne düşen damlaların üzerinde gezdiriyorum. "Yeşim ağlama artık. N'oldu? Ben sana seni sevdiğimi söylüyorum sen ağlıyorsun..." diye mırıldanıyorum.

"Ayaz, ben seni hak etmiyorum ki..." diye yeniden hıçkırıyor. Nereden takıldı bu duruma anlamıyorum ama artık benim de sinirlerimi bozuyor bu durum.

İlk önce kollarında ellerimi gezdiriyorum sonra o masum yüzü avuçlarımın içine alıp tane tane anlatıyorum. "Ne sen ne de ben birbirimizden başkasını hak etmiyoruz... Biz biriz. Sen benimsin ben de senin. Sen bana o kadar yakışıyorsun ki asıl ben senin yanına yakışır mıyım diye korkudan ölüyorum. Yeter artık şu saçma düşünceyi at kafandan!" diyorum ve resmen Yeşim'i omzuma attığım gibi otele doğru yürümeye başlıyorum.

Başta Yeşim olayı anlamasa da bir anda kendisini tepe taklak omzumda bulunca çırpınmaya başlıyor. "Ya ne yapıyorsun yaa? Ayaz bak indir beni... Bak rezil oluyoruz. Ayazzzz midem yaaa! İndirseneee midemmmm." diye direniyor.

Tesadüfen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin