Bölüm 17

166 15 8
                                    

Keyifli Okumalar

Başak 

************************************************

Yeşim**

"Sakın karşıma çıkma it! Bu sefer kimse alamaz seni elimden, kırarım tüm kemiklerini!"

Ben Ayaz'ı daha önce hiç böyle sinirli görmemiştim. Neler olduğunu anlamak için bir adım daha atıp içeri girdiğim o an duvarda patlayan Ayaz'ın telefonunun bir parçası ayaklarımın önüne düşüyor. "Ayaz," diyebiliyorum sadece, ama gözleri öyle karanlık bakıyor ki...

Bana bakıp "Şimdi değil Yeşim, şimdi değil. Biraz yalnız kalmak istiyorum," diyor ve banyoya doğru gidiyor.

Sonrasında kapıyı öyle bir çarpıyor ki kapının yanında duran küçük masanın üzerindeki biblo devriliyor. Ne yapacağımı bilemeden birkaç saniye öylece duruyorum, ama şu an tek istediğim Ayaz'ın yanında olmak, ona sarılmak ve tüm sıkıntısını almak. Biliyorum benimle ilgili bir durum var ve benim yüzümden şu an böyle... Biliyorum fakat elimden bir şey gelmiyor. Yavaşça eğilip yerde paramparça olan telefonu topluyorum, sim kartını bulup kaybolmasın diye takılarımın olduğu kutuya koyup, telefonun parçalarını da komodinin üzerine bırakarak üzerime plaj elbisemi giyerek iskeleye doğru gidiyorum. Usul usul ağlıyorum ama şu an bağıra bağıra ağlamak istiyorum. O kadar yoruldum ki tek yapmak istediğim avazım çıktığı gibi bağıra bağıra ağlamak, tükenene kadar.

Bir süre daha iskelede ufka doğru bakarak oturuyorum. Kafamın içinde binlerce soru... Belki de her şey benim bencilliğim yüzünden oldu. İnat ettim Cenker, diye gerçekleri göremedim ve ailemi de çok inandırdım. Sonunda elde edip kafamdaki Cenker'le gerçek Cenker'in bir olmadığını görünce, şımarık çocuk gibi kaçtım. Ayaz'ın da hayatını mahvettim. Belki de ben Cenker'i hiç sevmedim, sadece ulaşmak istediğim bir hedefti ve ulaştım. Eğer sevmiş olsaydım böyle ilk görüşte Ayaz'a âşık olur muydum? Olmazdı sanırım. Gerçekten seven insan bu kadar çabuk vazgeçip başka birine âşık olur mu? Üzgünüm, kızgınım, yorgunum. Ayaz gidince yalnızım üstelik.

Bir süre sonra Ayaz geliyor. Arkamı dönüp bakmasam da hissediyorum, adımlarının tıkırtılarını duyabiliyorum. Kendisinden önce kokusu bana geliyor, o enerjisi geliyor ama ben inatla dönmüyorum arkamı. Dönmek istemiyorum. Ne Ayaz'ın o kapkara buz gibi gözlerini görmek istiyorum, ne de kendi ağlamaktan kıpkırmızı kesmiş gözlerimi ona göstermek istiyorum.

"Yeşim..."

İsmim Ayaz'ın dudakları arasından hiç bu kadar garip çıkmamıştı. Hayır çıkmıştı. Benim Cenker ile nişanlı olduğumu öğrendiği zaman çıkmıştı. Yine soğuk yine mesafeli... Sesimi çıkarmıyorum, biraz daha kafamı eğiyorum ve yeniden sesleniyor.

"Yeşim, biliyorum kızgınsın bana. Neler oluyor öğrenmek istiyorsun ama söylemeyeceğim ve bu konuda konuşmak istemiyorum. Şimdi karar senin, İstanbul'a dönmek ister misin yoksa biraz daha kalalım mı?"

Beynimden vurulmuşa dönüyorum işittiklerimle. Dün seviştiğim kendimi teslim ettiğim adamla bu, adam aynı adam olamaz. Dün o kadar nazik, ilgili ve dikkatliyken bugün bir o kadar ters.

Kafamı hiç kaldırmadan elimden geldiği kadar mırıldanıyorum "Ben kalıyorum... Sen... Sen istersen gidebilirsin, ama ben kalıyorum."

"Yüzüme bak Yeşim."

Tüm sakinliğimle deniz doğru bakıyorum "Neden? Sen madem benimle konuşmak istemiyorsun, neden senin yüzüne bakayım Ayaz? Ben tüm korkularımı, acılarımı sana anlatırken sen benden kaçıyorsun. Neden bakayım ki?"

Tesadüfen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin