Selamlar!
Yeni bölümle karşınızdayım. Normalde iki bölümü aynı anda atacaktım ama yetişmedi maalesef. Sizi çok bekletmek istemiyorum o yüzden bu bölümü yayınlamak istedim.
Biraz durgun ama itiraflarla karşı karşıya kalacağımız bir bölüm oldu.
Sizleri seviyorum.
Benim için beğenmeyi ve yorum atmayı lütfen unutmayın. Az beğeni ve yorum gelince bende yazma isteği azalıyor, o yüzden beğenip yorumlarsanız sevinirim.
Benim için buraya bir emoji bırakabilir misiniz?💓
(Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah - Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler)"Gerçekler ne kadar derinlere inerse insin, her zaman açığa çıkacaktır."
***
"Anlamadım?" dedim, karşımda duran dün gece büyük büyük laflar eden adama karşı.
"Yukarda konuşalım bence."
Selim, karşımdaydı. Üstelik dün geceden sonra Mehri'nin misafiri olarak buradaydı. O kadar şeyin üstüne, bir de onu buraya mı çağırmıştı? Hem, mesajını aldım demek de neydi?
"Ne mesajı?" dedim, yanımdan geçip giderken onu durduğumda. Alayla yüzüma bakıyordu.
"Beni hâla çok sevdiğini biliyordum, kolay kolay kopamazsın sen benden."
Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken, ne demek istediğini hâla anlamamıştım. Nereden çıkarmıştı bunları tam olarak?
"Saçma sapan konuşma Selim!" dedim, biraz yüksek bir sesle. Sinirlerimi tepeme çıkarmıştı. "Ne mesajı, ne sevmesi? Ne saçmalıyorsun sen?"
"Anlıyorum." dedi, kulağıma yanaşarak. "Şirketteyiz diye böyle yapıyorsun. Merak etme o patronundan kurtaracağım seni."
Beni beklemeden hızla merdivenlere yöneldiğinde, sanki Mehri'nin odasının yerini biliyormuşçasına üçüncü kata çıkmıştı. Ben peşinden gidiyordum ama ne olup bittiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Kapıyı çalmış, içeri girmişti. Ben peşinden odaya girerken, Alya da dışarı çıkmıştı.
"Gel bakalım." dedi Mehri, Selim'e elini uzatarak. "Hoş geldin."
Hayal mi görüyordum, yoksa gerçekten onunla insan gibi mi konuşuyordu? Eğer gerçekse tamamen kırıcı bir şeydi bu yaptığı.
"Dün gece bu kadar nazik değildin?" dedi Selim, karşıdaki tekli koltuğa oturduğunda. Ben hala ayakta dikiliyor, neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMTEPE
Novela JuvenilYağmur ben. Bazı insanların hissettiği bazılarının ise sadece ıslandığı, o iki heceli kelime. Yağmurdu çiçekleri büyüten, ormanları yaşatan; gökleri kabartan, bulutları dolduran. Bir bulutun hüznüydüm ben, dolup taştığım ve içinde barınamadığım b...