29.BÖLÜM "İTİMAT"

1.6K 131 74
                                    

Selamlar!

Ben geldim!

Bu sefer sizi çok fazla bekletmek istemedim, bir an önce okumanızı ve yorumlamanızı istediğim bir bölüm oldu. Mehri ve Yağmur, bu bölüm bence çok tatlılardı, umarım siz de öyle düşünürsünüz. Kocaman öpüyorum sizi, iyi okumalar diliyorum.

Bölüm sınırı koymayı çok istemiyorum ama bir deneyelim istedim.

Yeni bölüm, bu bölüm 100 beğeniye ve 50 yoruma ulaştığında gelecek, bilginize. 

Benim için buraya bir kalp bırakırsınız bence.🤍

(Bölüm Şarkısı: Demir Demirkan - Aşktan Öte)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bölüm Şarkısı: Demir Demirkan - Aşktan Öte)

"Düşelim cennetten, yeryüzü yalanına."

***
İtimat.

Arapça kökenli, güveni, emniyeti temsil eden üç heceli, altı harfli kelime.

Güven, benim için nasıl kazanılması zor bir hisse; birine itimat etmek, ona kendimi sonuna kadar teslim etmek de o kadar zordu.

Şimdi yanındaydım, nedensizce ona itimat ediyordum. Nerede doğup büyüdüğünü, nasıl bir çocukluk geçirdiğini bile tam olarak bilmesem de; hayatımın son yirmi iki senesinde değil de yalnızca birkaç ayında da yanımda olsa, bir başkasına değil ona itimat ediyordum. Yanında huzur bulup, onsuzken huysuzlanıyordum. Her ne kadar içimdeki hisleri ona belli etmesem de yanında olduğum her an dünyanın en güzel anı gibi hissediyordum. Biri kalkıp bana dünyanın en huzurlu yerinde bir gün geçireceksin ancak Mehri'nin nerede olduğunu bile bilmeyeceksin dese, sanırım o teklifi kabul edemezdim. Nasıl bu kadar ani ve hızlı olduğunu bilmesem de ona tutulmuştum. Benden ayrı bile olsa nerede ne yaptığını bilmediğimde içime anlamsız bir kuşku, manasız bir üzüntü çöküyordu.

İnanıyordum ona. Bir şekilde yanımda olacağına, her ne olursa olsun bir şekilde benimle varolacağına inanmak istiyordum.

O kırmızı kurdeleyi parmaklarının arasından süzülerek görmek, beni sanki doğumumdan bu yana hiç tatmadığım bir hayal kırıklığına sürüklemiş gibiydi. Babamın yaşattıkları, annemin yaşadıkları ya da Selim'in bana yaşattıkları, o anın verdiği hayal kırıklığının yanında sanki bir hiç gibi gelmişti gözüme. Dünyayı yakabileceğime, herkesi, her şeyi feda edebileceğime inanmıştım o an. Onsuz bir hayat mıydı kuşkulandığım yoksa hayallerimde var ettiğim adamın, aslında o insan olmaması mıydı korktuğum, ben de bilmiyordum.

Tam tamına sekiz saat geçmişti Mehri'yle, annesinin benim için tahsis ettiği bu odanın içindeki konuşmamızın üzerinden. Gözüme bir gram uyku bile girmemişti, uyumaya çalıştığım her an aklıma dün olanlar geliyordu. Mehri'nin bana gerçekleri anlatmaması zihnimi bulandırıyordu. Bunca zaman neden sustuğunu anlayamıyordum, neden sustuğunu bilmek istiyordum ama kalkıp bunu sormak için de gecenin bir köründe odasına gidip onu uykusundan kaldıramayacak kadar da insaflı biriydim. Üstelik ailesinin evinde onun odasına girmemin nasıl bir şekilde yorumlanacağını bilmediğimden, böyle bir eyleme geçmenin ne kadar mantıksız olacağını da düşünmeden edemiyordum.

KUMTEPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin